Kadınlar, İstanbul Valiliği'nin yasak kararına ve kurulan barikatlara rağmen Beyoğlu sokaklarını doldurdu.

Konser kostümleri nedeniyle hedef gösterilen şarkıcı Gülşen'in "Yurtta aşk cihanda aşk" şarkısını söyleyerek yürüyüşü sürdüren kadınlar, polise seslenerek "Barikatı aç" sloganı attı.

Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan kadınların bir bölümü de Filistin bayrağı açtı. Kadınlar İsrail’le birlikte iktidardaki AKP'yi ve politikalarını protesto etti.

Polis de zaman zaman yürüyüşün yasadışı olduğu anonsunu yapıp "Dağılın" çağrısı yaptı. Sıraselviler Caddesi'nden Cihangir yönüne yürüyüşe geçen kadınlar, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın afişine bakarak "Tayyip kaç kaç kadınlar geliyor" sloganı attı.

Yaklaşık 2 saat süren yürüyüş basın açıklaması ile sona erdi. Kadınlar yaptıkları açıklamada "Bize eşitlik, özgürlük yoksa onlara da huzur yok" mesajı verdi.

"LAİKLİĞE, YAŞAMLARIMIZA YÖNELTİLEN TEHDİTLERİ GÖRÜYORUZ VE KABUL ETMİYORUZ"

İzmir’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İzmir Kadın Platformu çağrısıyla 22’nci 'Feminist Gece Yürüyüşü' gerçekleştirildi. CHP Konak Belediye Başkan Adayı Nilüfer Çınaraltı Mutlu, DEM Parti İzmir Büyükşehir Belediyesi eş başkan adayı Türkan Aslan, DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk’un da yer aldığı grup Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya geldi ve Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne doğru yürüdü. Yürüyüşte emniyet güçleri geniş güvenlik önlemleri alırken, alanda kadınlar tarafından “8 Mart eşit, özgür bir yaşamı birlikte kazanacağız” sloganları atıldı. Basın açıklamasını "Feminist Gece Yürüyüşü" ekibi adına Dilek Sav okudu.

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

* "Dünyanın birçok yerinde sağ-muhafazakarlığın yükselişiyle kadınlara ve LGBTİQ+’lara yönelik şiddet ve nefret politikaları her geçen gün artmaya devam ediyor. Toplumsal cinsiyet karşıtlığı üzerinden şekillenen bu hareketler bir yandan doğrudan varoluşlarımızı hedef alırken, bir yandan da kadınları kutsal aile içerisine hapsediyor. Türkiye’de de bu sağ popülist söylemleri üreten AKP-MHP iktidarı ve yancıları Yeniden Refah Partisi, her geçen gün kadınları ve ve lubunyaları hedef alan açıklamalarla karşımızda. 

* Kadınları ev içi ücretsiz emek, kutsal aile ve annelik üzerinden evlere hapsetmeye çalışan AKP-MHP ittifakı, İstanbul Sözleşmesinin de feshedilmesinin ardından 6284 Sayılı Kanuna saldırılarını sürdürüyor. Dişimizle tırnağımızla kazandığımız haklarımızı ataerkiye teslim etmeye niyetimiz yok. Medeni Kanuna yönelik düzenlemelerle makbul aile ve makbul kadınlık anlayışını anayasal düzlemde kalıcılaştırmak isteyen iktidar, nafaka hakkımızdan soyadı kanununa kadar kazanılmış haklarımızı gasp ediyor. Dincileştirilen eğitim, gerici açıklamalar ve hilafet çağrılarıyla birlikte laikliğe, yaşamlarımıza yöneltilen tehditleri görüyoruz ve kabul etmiyoruz. AKP’nin inşa ettiği emek rejiminde hayatlarımız da emeğimiz de gün geçtikçe ucuzluyor. Yoksullukla birlikte kadınlar ve LGBTİQ+’lar evlere de şiddete de daha çok hapsoluyor."

"DAYANIŞMAMIZI SÜRDÜRÜYORUZ"

Dilek Sav, pandemiden itibaren oldukça artan kadınların ev içi ücretsiz emeğinin, deprem süreciyle birlikte katbekat arttığına, konteyner kentlerdeki kadınların hala temel ihtiyaçlarına ulaşamadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

* "Konteynerin ve ailenin, hatta birlikte yaşanan tüm akrabaların bakım emeği kadınların sırtında. Deprem bölgesindeki temel ihtiyaçlar hala çok güncelken iktidarın burayı yok saymasının karşısında depremzede kadın ve lubunyaların sesini yükseltiyoruz, dayanışmamızı sürdürüyoruz. Yoksulluğa karşı kendi emeğimizle, üretimimizle dayanışma ağlarımızı kuracağız, birbirimizin elini bırakmayacağız. Yaratılan enkazı birlikte, feminist dayanışmamızla kaldırmaya devam edeceğiz. Kadınlar ve LGBTİQ+’lar güvencesiz ve esnek çalışma koşullarında, taciz ve şiddete maruz kalarak çalıştırılıyor. Kimlikleri sebebiyle insanca yaşam koşullarına erişemeyen, toplumsal yaşamdan dışarı itilen ve intihara sürüklenen transların hesabını soruyoruz. Bugün hala yanı başımızdaki Bornova Sokakta çalışan trans seks işçileri dahil olmak üzere, trans kadınların tamamı can güvenliği olmadan çalışmak zorunda, katledildiklerindeyse katilleri cezalandıran bir hukuk sistemi yok. Transları imar çalışmalarıyla, ayrımcılık ve zorbalıkla yerlerinden edemeyeceksiniz, sadece Bornova sokak değil bu şehrin tamamı bizim. Kadınlar hem evde ev içi emeğin yükü altında, hem de dışarıda eşit işe eşit ücret almadan taciz ve sömürü düzenine mahkum ediliyor.

* Eğitim adı altında bir ölüm makinesine dönüşmüş olan MESEM’lerde 14 yaşındaki öğrenciler makinelerde sıkışarak can veriyor, geçtiğimiz günlerde liseli genç bir kadın staj yaparken, ihmal sebebiyle yüzünün tamamı yandı. Bizi bu ölüm düzenine mahkum etmenizi kabul etmiyoruz. AKP Siyasal islamı ve faşizmi bir rejim olarak inşa etmeye çalışırken kadın hareketine ve devrimcilere, Kürtlere saldırmaya devam ediyor. Toplumsal muhalefete yönelik her geçen gün başka bir operasyon gerçekleştiriliyor. Tutsak yakınlarını ziyaret etmek, para göndermek çeşitli biçimlerde terörize edilerek sesini çıkaran ve devrimcilerle, tutuklularla dayanışan herkesin üzerinde bir korku mekanizması kurulmaya çalışılıyor. Cezaevlerindeki insanlık dışı koşullara, tecrite, hasta mahkumlara karşı gerçekleştirilen hak ihlallerine karşı ses çıkarıyoruz. Çıplak arama başta olmak üzere kadınlara ve lubunyalara yönelik cinsel şiddet biçiminde gerçekleştirilen saldırılara karşı susmuyoruz. Kadın mücadelesinden yol arkadaşlarımız başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklara özgürlük talep ediyoruz.”