Kehribar, eski çağlarda reçine üreten ağaçların fosilleşmiş "kanı" olarak bilinir. Bu ağaçların izleri, bilim insanlarına göre o dönemde Güney Kutbu'nda sıcak ve yağışlı bir iklimin hâkim olduğunu gösteriyor.
Antarktika'da bugüne kadar sadece kök, polen ve spor fosilleri bulunabilmişti. Ancak şimdi bu keşifle, kehribarın varlığı, bölgenin geçmişte sıcak ve bataklık bir yağmur ormanı olarak var olduğunu destekleyen en güçlü kanıtlardan biri olarak kabul ediliyor. Johann Klages ve ekibi tarafından yapılan araştırmalar, bu eski ormanın Yeni Zelanda ve Patagonya’daki modern konifer ormanlarına benzediğini öne sürüyor.
Kehribarın 90 milyon yıl öncesinde Antarktika’nın kuzeyinde bulunan 3 metrelik bir çamurtaşı katmanında keşfedildiği açıklandı. Çapları yalnızca 0,5 ila 1,0 milimetre arasında değişen bu kehribar parçaları, tipik sarı ve turuncu tonlarında, yüzeyinde ise küçük çatlaklar barındırıyor. Bu çatlaklar, kehribarın eski reçinelerden oluştuğunu ve ağaçların yangın veya böcek zararlarını onarmak için reçine akıttığını gösteriyor.
Antarktika’nın kehribarla kaplı yüzeyinin altında kalmış olması, bu reçinelerin korunmasına yardımcı olmuş. Volkanik patlamaların ve orman yangınlarının sıkça yaşandığı bu dönem, dünya tarihinin en sıcak iklimlerine tanıklık eden Kretase dönemiydi.
Bilim insanları, bu eski yağmur ormanının sadece varlığını kanıtlamakla kalmayıp, aynı zamanda bu ekosistemin nasıl işlediğini ve bitki türlerinin bu zorlu iklimde nasıl hayatta kaldığını da araştırıyor. Güney Kutbu'nda aylarca süren karanlık kışları geçirebilmek için ağaçların nasıl bir adaptasyon gösterdiğini öğrenmeye çalışıyorlar. Kehribarın içinde, mikroskop altında gözlemlenebilecek minik kabuk parçacıkları olduğu da düşünülüyor; fakat kesin sonuçlar için daha fazla inceleme yapılması gerektiği belirtiliyor.
Kehribarın varlığı, bilim insanlarının daha önce Avustralya’daki Otway Havzası ve Yeni Zelanda’daki Tupuangi Formasyonu’nda tespit ettiği en güneydeki kehribar birikintilerinin de ötesine geçiyor. Klages, "Dünyadaki tüm kıtaların tarih boyunca reçine üreten ağaçlara ev sahipliği yaptığını fark etmek heyecan vericiydi" diyerek, bu keşfin bilim dünyasında yarattığı heyecanı vurguluyor.