Edirne Valisi Yunus Sezer, restorasyon çalışmalarının sürdüğü tabyada incelemede bulundu, İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Soytürk'ten bilgi aldı.
Restorasyonun 26 Mart Balkan Şehitlerini Anma Günü'ne kadar tamamlanması planlanıyor.
Kıyık Tabya ve Edirne müdafii Şükrü Paşa hakkında
Osmanlı-Rus ve Balkan Savaşları sırasında kentin savunulması için buradaki 35'e yakın tabyadan şehir merkezine en yakın mesafedeki Kıyık Tabya, 1867-1871 yılları arasında inşa edildi. Tabya, Edirne'nin savunmasında önemli rol oynadı.
Yaklaşık 3 bin metrekarelik kısmı Şükrü Paşa Anıt alanı, 1200 metrekarelik kapalı alanı, nizamiye, koğuş, karargah, menfez yapıları, topçu ve pusu odaları ile yeşil alandan meydana gelen 34 bin metrekarelik tabya, Milli Savunma Bakanlığından Kültür ve Turizm Bakanlığı kullanımına verildi.
Vasiyeti gereği Şükrü Paşa'nın naaşı İstanbul Merkez Efendi Mezarlığı'ndan Edirne'ye getirilerek 24 Temmuz 1998'de tabyadaki anıt mezara konuldu.
Tabyada, Şükrü Paşa Anıtı 27 Temmuz 1998 yılında açıldı.
Kenti 5 ay 5 gün savundu
Tarihi kayıtlara göre, 1857 yılında Erzurum'da doğan Mehmet Şükrü Paşa, Erzincan ve Almanya'daki askeri eğitiminin ardından İstanbul'daki askeri okullarda talim ile terbiye, balistik ve matematik öğretmeni olarak görev yaptı. 36 yaşında tuğgeneralliğe yükselen Şükrü Paşa, 1905 yılında Selanik'e sürgüne gönderildi.
1908 yılında İstanbul'a dönen Şükrü Paşa'nın mareşalliğe yükseltilen rütbesi, 2. Meşrutiyet'in ilanının ardından yapılan düzenlemelerle korgeneralliğe düşürüldü. Redif müfettişliği, Çanakkale Boğazı Muhafızlığı görevlerinde bulunan Şükrü Paşa, 1912 yılında Balkan Savaşları'nda Edirne Müstahkem Mevkii Komutanı olarak atandı.
1912-1913 yıllarındaki kuşatmaya karşı Edirne'yi 40 gün savunması emri verilen Şükrü Paşa, kıtlığa, açlığa, hastalığa ve pek çok olumsuzluğa rağmen kenti 5 ay 5 gün boyunca savunarak, askerlerinin başarısıyla tarihe geçti.
"Etimi, itler ve kuşlar, çeke çeke yesinler..."
Şükrü Paşa'nın Kıyık Tabya'da ''Düşman, hatları geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum, beni mezara koymayın. Etimi, itler ve kuşlar, çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale gömeceksiniz. Ve gelen nesiller, üzerime bir abide dikeceklerdir.'' diye yazılı vasiyeti de bulunuyor.