Araştırmalara göre, piyasadaki birçok kendi kendine test, kimin kullanması gerektiği, sonuçların nasıl yorumlanacağı ve sonrasında ne yapılması gerektiği konusunda net bilgi sunmuyor. Uzmanlar, bu durumun tüketicilerde kafa karışıklığına yol açabileceğini ve yanlış sağlık kararlarının alınmasına neden olabileceği uyarısında bulundu.

'KANITA DAYALI OLMASINI BEKLERİZ'

Birmingham Üniversitesi Klinik İmmünoloji Profesörü Dr. Alex Richter, “Bir kendi kendine testin doğru olmasını ve genel halka satılacaksa kanıta dayalı olmasını bekleriz” diyerek birçok testin ya eksik ya da belirsiz yönergeler sunduğunu belirtti.

Richter'in ekibi, D vitamini eksikliği, menopoz, HIV, kan şekeri seviyeleri, bağırsak kanseri ve prostat sağlığı gibi 19 farklı sağlık sorunu için satılan 30 farklı testi inceledi. Ancak yalnızca 14 test doğruluk oranına dair bir açıklama sunarken, sadece sekiz test kullanıcı profili hakkında bilgi verdi ve yedisi ise sonuç sonrası yapılması gerekenlerle ilgili yönlendirme yaptı.

İncelenen testlerin 16’sı tarama, teşhis ya da izleme amacıyla kullanıldığını açıkça belirtti. Ancak dokuz test, ne semptomlara ne de kullanım için gerekli risk faktörlerine dair herhangi bir bilgi içermiyordu.

ETİK SORUNLAR YARATABİLİR

Yaklaşık iki düzine test “yüksek doğruluk” iddiasında bulunmasına rağmen, bu iddiaları destekleyecek kanıtlar sunmadı ya düşük kalitedeydi ya da kamuya açık değildi. Araştırmacılar bu durumun etik sorunlar yaratabileceğini vurguladı. En sorunlu testlerin Newfoundland ve Suresign adlı firmalara ait olduğu, bu şirketlerin menopoz, tiroit sorunları ve D vitamini eksikliği gibi alanlarda hızlı testler sunduğu ifade edildi.

University College London’dan kardiyolog Prof. Dr. Amitava Banerjee ise, kendi kendine testlerin insanların kararlarını bilgilendirmek için kullanıldığını ancak çoğu zaman yeterli bilgi sunmadığını belirtti. Bu testlerin karar sürecini sağlıklı şekilde yönlendirmediğini ifade etti.

Buna rağmen Richter, tüm kendi kendine testlerin şüpheyle karşılanmaması gerektiğini söyledi. Gebelik testleri gibi uzun süredir kullanılan ve yüksek güvenilirliğe sahip örneklerin yanı sıra, COVID-19 salgını döneminde de bu testlerin halk sağlığı açısından önemli bir rol oynadığını hatırlattı.

Uzmanlar, evde yapılan testlerin tamamen yok sayılması yerine daha sıkı düzenlemelerle denetlenmesi gerektiğini vurguluyor. Amaç, piyasada kötü testleri ayıklayıp, gerçekten işe yarayanları korumak.