Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti TBMM 'Grup Toplantısı'nda ilk kez Genel Başkan olarak konuştu.

Dervişoğlu, kurultay sonrası küskünlüklerin sonlandırılması çağrısında bulunarak, "7 yıllık siyasi hareketimizin içerisinde büyük mücadeleler vermiş, şu ya da bu sebeple partimizle yollarını ayırmış ama bizlerle olan gönül ve ülkü bağını asla kaybetmemiş dava ve yol arkadaşlarıma sesleniyorum; İYİ Parti dün olduğu gibi bugün de sizindir. Gelin, tüm yaraları birlikte sarılarak saralım. Gelin, küskünlükleri sonlandıralım. Gelin, haklıya hakkını birlikte teslim edelim ve mücadelemize her zamankinden daha güçlü bir şekilde devam edelim. Hep birlikte ve yeniden mavi göğü çadır, güneşi bayrak eyleyelim. İşte bakın millet bizi çağırıyor. Sadece kapılarımız değil, gönüllerimiz ve kollarımız da ardına kadar açıktır" ifadelerini kullandı.

'YENİ ANAYASA TÜRKİYE'NİN İHTİYAÇLARINA YÖNELİK DEĞİL'

Yeni anayasa tartışmalarının iktidar tarafından ülke gündemine dayatıldığını kaydeden Dervişoğlu, "Her hal ve şartta, devletin partileştiği, partinin devletleştiği, yargının siyasallaştığı, bürokrasinin yozlaştığı, nüfusun yabancılaştığı, Türk milletinin ise perişan edildiği bu siyasi düzene karşı demokrasi ve hukuk mücadelemiz sonuna kadar sürecektir. Bu vesileyle söylemek isterim ki iktidar tarafından ülke gündemine dayatılan yeni anayasa tartışmaları Türkiye'nin değil, Sayın Erdoğan'ın ve varlıklarını Sayın Erdoğan'ın varlığına armağan etmiş olan çevresinin gündemidir. Sayın Erdoğan'ın müflis ve batık muktedirlik gemisinden bir filika bulup kurtulma gündemidir. Yeni anayasa tartışmaları, Türk milletinin yakıcı sorunları ve ihtiyaçlarına yönelik değildir. Bilakis Sayın Erdoğan'ın siyasi ikbaline ve yeniden adaylık talebine, aslında ölene kadar Cumhurbaşkanı olmasına dair gaflet dolu bir ikbal ve takviye çabasıdır" dedi.

'MİLLİ EĞİTİM BİR ENFLASYON MESELESİDİR'

Dervişoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' adlı müfredat taslağı ile iktidarın habis planlarını gerçekleştirmek istediğini söyleyerek, şöyle konuştu:

-Bu huyları hiçbir zaman değişmiyor ve değişmeyecek gibi de görünüyor. Şimdi tartışmaya açmak istedikleri, Anayasa'nın bir de milli eğitimi düzenleyen 42'nci maddesine bakalım. Bakalım ki asıl dertleri nedir, onu anlayalım. Yapay zekaya yazdırılmış, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' ucubesi ile Atatürk'süz müfredat ve Atatürk'süz nesiller yetiştirmek planını anlayalım. Ne diyor 42'nci madde; 'Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.

-Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasa'ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.' Ancak bugün milli eğitim bir enflasyon meselesine dönmüştür. Bugün milli eğitim aynı zamanda bir işsizlik meselesidir. Anayasal haklarını kullanamayan insanları, dişinden tırnağından arttırıp, çocuğunu özel okullara göndermek zorunda bırakıyor bu sistem.

-Her okul taksidi, her okul masrafı, o ailenin boğazından kestiği bir lokma, kendinden esirgediği bir hayata ibaret oluyor."

'İDDİANAME GÖRÜNÜMLÜ UTANÇ BELGESİ'

Sinan Ateş cinayeti soruşturması sonucu hazırlanan iddianameye değinen Dervişoğlu, "Cinayetin tüm ayrıntılarının araştırıldığı, iddiaların değerlendirildiği, tanıkların ifadeleri doğrultusunda bir hukuk metninin ortaya çıktığını düşünüyorsanız, yanılırsınız. Bu sözde iddianameyle hiçbir iddianın araştırılmadığı, cinayetin neden işlendiğinin bile sorgulanmadığı, bilirkişi raporunda ifade edilen hiçbir hususa yer verilmediği, tanıkların ve şüphelilerin beyanlarının, sorulan sorular bağlamında ayıklandığı, hatta bir utanç belgesi olarak acılı eşi Sayın Ayşe Ateş'in ifadesine dahi yer verilmediği, hukuk tarihine kara bir leke olarak kazınacaktır. Bu bir iddianame değil, hukuk tarihimizin adeta çamur belgesidir. Bu iddianame görünümlü utanç belgesinin, bir hukuk devletinde millet adına karar verecek hiçbir mahkeme tarafından kabulü mümkün olmazdı. Bunu kaleme aldığını iddia eden savcının tüm yetkileri de zaman kaybetmeden elinden alınmalıydı. Üzülerek öğrendik ki iddianame diye geçen hatır senedini asli, hukuki ve vicdani gerekçelerle iade etmesi gereken Ankara 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi, maalesef kabul etmiştir. Hukuk adına utanıyorum" açıklamasında bulundu.