Bir kişiyle yaşadığınız olumsuz bir etkileşim, o kişinin narsisist olduğu anlamına gelmez. Somatik travma psikoloğu Justine Grosso narsisizmin, 'bütünleşik bir benlik duygusu ve sağlıklı bir öz saygı' olarak tanımlanan sağlıklı narsisizmden, patolojik narsisizm ve NPD'ye uzanan bir süreklilik olduğunu belirtiyor.
Grosso, patolojik narsisistik özelliklere sahip bir kişinin NPD kriterlerinden bazılarını karşılayabileceğini, ancak hepsini karşılamasının zorunlu olmadığını da ekliyor. Bu kriterler arasında hak talebi, empati eksikliği, övgü ve hayranlık ihtiyacı, başkalarını sömürme, kibir ve kendini beğenmişlik yer alıyor.
“Aşırı tepki veriyorsun”
Somatik travma psikoloğu Justine Grosso, patolojik narsisizm ya da NPD'si olan bireylerin, etkilerinin sorumluluğunu almaktan kaçınmak için endişe ve incinmiş duyguları tekrar tekrar görmezden gelebileceğini, saptırabileceğini ya da geçersiz kılabileceğini belirtiyor.
Pittsburgh'daki Thriveworks'ten Monica Cwynar ise bu durumun, 'aşırı tepki veriyorsun' veya 'çok hassassın' gibi ifadelerle anlatıyı kontrol etme çabası olarak ortaya çıkabileceğini ve kişinin sorun yaratan taraf olduğuna inanmasına neden olabileceğini ifade ediyor.
Grosso ayrıca bu tür yorumların, bireyin duruşunu daha da sertleştirmek yerine, çoğunlukla kendinden ve duygularından şüphe etmesine ve şikâyetini geri çekmesine yol açtığını vurguluyor.
“Ben öfkeli değilim, sen öfkelisin”
Somatik travma psikoloğu Justine Grosso, patolojik narsisizm veya NPD'ye sahip kişilerin, kendi duygularını reddederek bu duyguların başkalarına ait olduğuna inandıkları bir savunma mekanizması olan projeksiyonu kullandığını ifade ediyor.
Grosso, örnek olarak bir narsistle tartışma durumunu veriyor. Tartışma sırasında karşı tarafın bağırıp küçümseyici ifadeler kullandığını görseniz bile, öfkeli olanın siz olduğunuzu iddia edebilirler. Grosso, bu bireylerin toksik utanç ve duygu fobisi nedeniyle savunmasız duygularını inkar etme eğiliminde olduğunu belirtiyor.
"Bana saldırdığına inanamıyorum, her zaman ben suçlanıyorum"
Sevdiğiniz kişi ne kadar hatalı olursa olsun, kendilerini asla bu şekilde görmeyebilirler. Bunun yerine, her zaman kendilerini kurban olarak konumlandırabilirler.
Pittsburgh'daki Thriveworks'te lisanslı klinik sosyal hizmet uzmanı Monica Cwynar'a göre, narsistler, derin bir hak sahibi olma duygusu, kırılgan bir öz saygı ve başkalarına karşı empati eksikliği nedeniyle sıkça kurban rolüne bürünürler. Bu zihniyet, narsisistlerin 'başkaları tarafından sürekli haksızlığa uğradıklarına veya kötü muamele gördüklerine' inanmalarına yol açar.
Narsisistlerin, 'Bana böyle saldırmana inanamıyorum. Her şey için suçlanan hep benim, hatta hatalı olmasam bile,' ya da 'Ne yaparsam yapayım, asla yeterli olmuyor. Sürekli eleştiriliyorum ve haksız yere yargılanıyorum,' gibi ifadeler kullandıkları duyulabilir.
Cwynar, narsistlerin kurban rolünü ilişkilerinde ilgi, sempati veya kontrol elde etmek için manipülatif bir araç olarak kullanabileceklerini belirtiyor. Ayrıca, algıladıkları kurbanlık durumunu, destek sağlamak ya da kendi sorunlu davranışlarından dikkati başka yöne çekmek için bir yöntem olarak kullanabildiklerini vurguluyor. Bu durum, narsistlerin genellikle sorumluluğu başkalarına yüklemelerine ve suçun kaynağını bir başka kişi ya da duruma yönlendirmelerine olanak tanıyor.
“Eğer beni sevseydin, bunu yapardın”
Pittsburgh'daki Thriveworks'ten Monica Cwynar'a göre, çatışma anlarında narsisist bireylerin manipülatif bir dil kullanması yaygın bir durumdur. Bu tür bir dil, istediklerini elde etmek için karşı taraf üzerinde kontrol kurmayı amaçlar.
Cwynar, narsisistlerin sıklıkla şu gibi ifadeler kullandığını belirtir: 'Eğer beni seviyorsan, [benim için bunu yaparsın]... Eğer bunu yapmazsan, kendime zarar verebilirim... Eğer buradan ayrılırsan, beni hiç sevmemiş olursun.' Bu tür ifadeler, tartışma sırasında karşı tarafın direnç göstermesini zorlaştırabilir ve genellikle kişinin geri adım atıp kontrolü yeniden narsisistin eline bırakmasına neden olur.
“Üzgün olduğumu bilmeliydin”
Grosso'ya göre, kişilik bozukluğu ve ilişkisel travma yaşayan bireyler, başkalarının düşüncelerini okuyabilmesi gerektiğine inanabilir. Ancak bu durum, narsistik kişilik bozukluğu (NPD) olan kişilerde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar.
Grosso, NPD'li bir bireyin, 'Öfkeli olduğumu bilmeliydin' gibi ifadelerle karşı taraftan iletişim kurmadan duygularını tahmin etmelerini bekleyebileceğini ifade ediyor. Grosso, bu tür ifadelerin, karşı tarafın aşırı tetikte hissetmesine ve sanki yumurta kabukları üzerinde yürüyormuş gibi bir durum yaratabileceğini vurguluyor.
Ayrıca bu durumun, korku, suçluluk ve yükümlülük duygularını artırarak, haksızlığa uğrayan kişiden narsist bireyin güç kazanmasına yol açabileceğini belirtiyor.
Konuya girmeyen, uzun uzadıya ifadeler
Houston merkezli psikoterapist Manahil Riaz, 'kelime salatası' olarak adlandırılan bir kavrama dikkat çekiyor. Bu yöntemde, kişiler mantık bütünlüğünden yoksun ifadeler kullanarak karşı tarafı şaşırtmayı hedefleyebilirler. Riaz, 'Örneğin, “Ben bu aile için her şeyi yapıyorum, sen evde oturuyorsun, ben ise geleceği ve daha iyi ne yapabileceğimizi düşünmeye çalışıyorum,' gibi ifadeler kullanabilirler ve konuşmayı sürekli olarak farklı yönlere çekebilirler,' diye açıklıyor.
Bu tür ifadelerin sonunda, tartışmanın başlangıç noktasını unutmanın oldukça yaygın olduğunu belirten Riaz, konuşmanın sürekli alakasız konulara kayması nedeniyle anlaşmazlığın çözülmesini daha da zorlaştırdığını ifade ediyor.