Yapının bu kadar eski olduğunu ortaya çıkaran analiz, “optik uyarımlı lüminesans” (OSL) adı verilen bir teknikle gerçekleştirildi. Bu yöntem, gömülü minerallerin son kez gün ışığına maruz kaldığı zamanı tespit etmeye dayanıyor. St. Andrews Üniversitesi’nden arkeolog Tim Kinnaird, “Bu efsanelerle örtülmüş esrarengiz anıtın yapım tarihini nihayet belirleyebilmiş olmamız son derece heyecan verici” dedi.

47 metreye 20 metre ölçülerindeki dikdörtgen yapı, 1.8 metre yüksekliğe kadar ulaşabilen taş bloklarla çevrili. Ancak bu taşların çoğu artık dik durumda değil. Daha önce bir kamp alanı ya da hayvan barınağı olarak düşünülen bu anıtın, Neolitik döneme ait olduğu tespiti, kullanım amacına dair yeniden değerlendirme yapılmasını gerektiriyor.

Araştırmacılar, Kral Arthur’un Salonu’nun Bodmin Moor’un zengin tarih öncesi peyzajının bir parçası olduğunu ve bu dönemde burada aktif bir topluluk bulunduğunu belirtiyor. Tim Kinnaird, “Bu yapı, Bodmin Moor’daki diğer tarih öncesi yapılarla birlikte ele alınmalı ve dönemin toplumsal yapısını anlamamıza yardımcı olacak daha fazla araştırmaya ihtiyaç var” dedi.

Anıtın benzersiz yapısı, onu çözülmesi güç bir bulmaca haline getiriyor. Cornwall Arkeoloji Birimi’nden baş arkeolog James Gossip, “Bu yapıya benzer başka bir örnek yok. Bu kadar eski bir dönemde ya da sonrasında inşa edilen, iç kısmında taş bloklarla çevrili dikdörtgen bir toprak ve taş yapı daha bulunmadı” ifadelerini kullandı.

Tarihi İngiltere Tehlike Altındaki Yapılar listesinde yer alan anıt, bitki örtüsü, hayvanlar ve ziyaretçiler nedeniyle zarar görme riski taşıyor. Araştırmacılar, alanda daha fazla keşif yapılabileceğini ve ziyaretçilerin yapıyı koruma bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini vurguluyor.

Bu önemli keşif, Kral Arthur efsanelerine dayanan eski teorilerin gözden geçirilmesini ve Bodmin Moor’un tarih öncesi toplulukları hakkında yeni bilgiler elde edilmesini sağlıyor.