Tarih 24 Ocak 1993, Ankara Karlı Sokak’ta bir araca konulan bomba ile Türkiye karanlığa gömüldü. Üzerinden 32 yıl geçti. Sadece gazetecilik mesleği değil, Türkiye büyük bir değerini kaybetti. Öldürüldüğünde 51 yaşındaydı Uğur Mumcu. Cinayete dair deliller karartılmış, katliamın üzerindeki sır perdesi bir türlü aydınlanmamıştı.
UĞUR MUMCU NASIL BİR GAZETECİYDİ?
Araştırmacı gazeteciliğin öncülerindendi. Derinlemesine araştırmayı, olayları belgelerle desteklemeyi ilke edinmişti. Onun gazeteciği yalnızca görünen gerçeklerle ilgilenmiyordu. Arka plandaki bağlantıları ortaya koyan bir refleksi vardı.
Cesaret, Uğur Mumcu’yu ifade eden kelimelerden biriydi. Yazdığı konuların ne kadar tehlikeli olduğunun hep farkındaydı. Terör örgütleri, istihbarat servisleri, derin devlet ve mafya gibi karanlık yapılar hakkında yazmaktan imtina etmedi. Ölmeden önce PKK’nın finansal kaynakları ve bazı istihbarat örgütleriyle ilişkilerine dair araştırmalar yapmıştı. Cesareti hem kendi dönemine hem de sonraki kuşaklara örnek oldu.
KAMU YARARINI KENDİ ÇIKARLARININ ÖNÜNDE TUTTU
Gazetecilikte etik değerlerin korunmasına büyük önem vermiş, gerçeği savunmuş, kamu yararını kendi çıkarlarının önünde tutmuştu. bu anlayış o dönem meydan okuyan bir duruştu. Yazıları sadece haber aktarmıyor, gazeteciliği toplumu aydınlatan ve dönüştüren bir meslek olarak ön plana çıkarıyordu.
Uğur Mumcu, bugün araştırmacı ya da soruşturmacı gazetecilik dendiğinde hâlâ ilk akla gelen isimlerden biri. Ölümünün aydınlatılamaması pek çok farklı nedene dayandırılıyor. Derin devlet yapıları, siyasi iradenin yetersizliği, örgüt bağlantıları, uluslararası bağlantılar, kamuoyu baskısının yetersiz kalması ve mafya siyaset ilişkileri en çok gündeme gelen başlıklar. Cinayeti tarihimize bir utanç olarak kazınmış olsa da onun açtığı yol bugün hâlâ gazetecilere ışık oluyor.