CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin bugünkü grup toplantısında terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan için "Şayet tecridi kaldırılırsa gelsin, TBMM’de DEM Parti toplantısında konuşsun. Terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın" ifadelerine şu yanıtı verdi:
"KAPALI KAPILAR ARDINDA SÖZLER ALINIP SÖZLER VERİLİYOR"
“Bugünü kimileri, 'tarihin akışının değişeceği bir gün’ olarak ifade ediyor. Onu tarih gösterecek. Bugün Sayın Bahçeli'nin yaptığı konuşmayı takip ettik. Görülüyor ki kapalı kapılar ardında birtakım müzakereler yürütülüyor, sözler alınıyor. TBMM'nin yetkisinde olan bir af, Sayın Bahçeli'nin kendi ifadesiyle, iradesiyle 'Tecrit kaldırılsın, Abdullah Öcalan Meclis'e gelsin, ona yan salonda bir kürsü verelim, örgüte silah bırakma çağrısı yapsın' diyen bir dille karşı karşıyadır.
Türkiye'de bir daha şehit gelmeyecekse, kan akmayacaksa, anaların gözyaşı duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, askere mermiler doğrulmayacaksa bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir. Geçmişte yaşadıklarımıza rağmen bu sözlere kıymet veriyoruz ve CHP olarak bu ülkede terörün bitmesine biz tam destek vereceğiz.
Ancak bunu yapan kişiye bugün sanki tek başına yapıyormuş gibi, o söyleyince olacakmış gibi güç ve kudret atfeden kişiye şunu söylemek isterim: Biz o partiyle sizinle kurduğumuz gibi ilişki kuruyoruz diye, sadece el sıkışıyoruz diye, size sorduğumuz soruyu onlara da soruyoruz diye, seçimlerde adayımıza destek alıyoruz diye ne sahte videolarınız kaldı ne etmediğiniz hakaret kaldı.
CHP'lilerin milliyetçiliğinin zekatı yoktur siz de ama bu partiye ne ‘terörist’ demediğiniz kaldı ne başka hakaret kaldı. Bugün Devlet Bey’in geldiği noktayı geçmişte duygularıyla oynayıp, Tayyip Bey’in yalan videolarını oynatarak kandırıp açlığına, yoksulluğuna, işsizliğine rağmen 'CHP gelirse vatanı böldürecekler çünkü bunlar DEM Parti ile görüşüyorlar' diye korkuyla kandırdıkları bütün vatandaşlara sesleniyorum:
Devlet Bey’in geçmişte söylediği her lafın ne kadar boş, ne kadar haksız ve hakaret dolu olduğunu siz gördünüz. Ben sadece bunu hepinizin vicdanlarına havale ediyorum.
"EL YÜKSELTİYORUZ"
Bana diyorlar ki ‘Devlet Bey el yükseltiyor. Ne yapalım? Sen de yükselt.’ El yükseltiyorum Devlet Bey. Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini ait hissetmeyen bütün Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız hep beraber bunu yapalım. Gelin, her Kürt’ün kendisini Manisalı Özgür Özel kadar, Rizeli Tayyip Erdoğan kadar, Osmaniyeli Devlet Bahçeli kadar, Edirneli, Antalyalı, Türk, Laz, Çerkes kadar eşit hissetiği, kendini öteki hissetmediği, tüm demokratik siyaset kanallarının hepimize ve hepsine açık tutulduğu, kimsenin bu Meclis’in kürsüsünde söylediği sözden ötürü içerlerde tutulmadığı, üniversitelerde öğrencilerin, akademisyenlerin haklarının yenmediği, şeytanlaştırılmadığı, tüm demokatik hakların dünya standartlarında kullanılabildiği bir ülke yapalım, tüm Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi yapalım.
Hodri meydan. Demokrasi teklif ediyoruz, kardeşlik teklif ediyorum. Biz buradayız Devlet Bey, CHP burada. Aklı da ruhu da bedeni de TBMM’de. Biz, bu ülkenin kurucu partisi olarak kurduğumuz yerdeyiz ve bu ülke için her şeyi, hep birlikte burada yapmayı teklif ediyoruz. Hodri meydan. El yükseltiyoruz.”
"BU ÇAĞRININ ARKA PLANI KÖTÜ KOKUYOR"
Devlet Bey zaten çok sık döner. O döndü diye biz de dönüp doğru bildiğini söylemekten geri durmayacağız. Devlet Bey’in bugünkü açıklaması apaçık olarak geçmişteki bir hatanın tekrarıdır çünkü yine Meclis'i dışlamaktadır. Biz geçmişte de ‘Ne yapılacaksa TBMM'de yapılsın’ dedik. Ne yapılacaksa şeffaflıkla yapılacak, samimiyetle yürütülecek. O günlerde bizi dışladılar.
Toplumsal mutabakat olmadan sonuç alınamaz. Bizi dinlemediler yeniden felaketi yaşadık, Hendek olaylarını yaşadık. Dünya kadar askerimiz, polisimiz öldü. Bir şehir harabeye döndü ve hep toplumsal mutabakat olmadığı için.
Şimdi Devlet Bey, ‘Gelsin, biz ona bir kürsü verelim, bütün meseleler bitsin’ diyor. Bu iş Meclis'e bir aktör çağırmakla çözülmez. Bu iş çözülecekse bütün partilerin içinde olduğu, süreci yönettiği, bütün partilerin oturduğu, kendi çıkarlarını değil, 86 milyonun çıkarlarını öncelediği bir masada konuşulur.
Bu iş konuşulacaksa STK'ları dışlayarak gazileri ikna etmeden, bütün seçmenlerin ‘Bunda bizim menfaatimiz var, doğrusunu yapıyorlar’ demeden, ‘Kurtuluş Savaşı'nı yöneten Meclis yanlış yapmaz’ diyen bir mutabakat üretilmeden atılacak tüm adımlar; Türkiye'nin sorununu değil, Recep Tayyip Erdoğan'ın sorununu çözmek için kurulmuş bir plan gibi kokuyor. Bu yüzden kötü kokuyor.
Özel, şunları söyledi:
YENİDOĞAN ÇETESİ
Özel, "Yenidoğan Çetesi" olarak adlandırılan ve bebeklerin ölümlerine neden olan olaylar zincirine tepki göstererek Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nu istifaya çağırdı.
-Geçtiğimiz hafta insanlık adına utandığımız, öfkelendiğimiz, üzülüp kahrolduğumuz haberler aldık.
-Para için yeni doğmuş bebekleri musallat olan bir şebeke, bir çete ortaya çıktı. Havva Nur bebeği, Michelle bebeği, Öykü’yü, Ayaz’ı, Kaya’yı, Mive, Melek, Kerem, Roua, Halime’yi annesinden, babasından daha annesinin kucağına kavuşmadan küveze alan, daha sonra cansız bedenlerini ailelerine teslim eden, bunu yaparkenki süreçte de bebeklerin sağlığı ile oynayan, değerleriyle oynayan, ailelerinden para koparmak için insanlığı tamamen kaybetmiş vicdansızların yaptığı hepimizi insanlığımızdan utandırdı.
"BU ÇETE BİR TRAVMA YARATTI"
Ve bu çetenin görünen mağdurları ortada olduğu gibi çok da berbat bir şey yaptı bu çete. Sağlık çalışanlarına pandemide duyulan güveni, saygıyı bir düşünün ve bunları lütfen muhafaza edin. Ama bu çürük elmalar, bu çürümüş sistemin ürettikleri, hekimleri, yenidoğan hemşirelerini, yoğun bakım çalışanlarını, sağlık emekçilerini zan altında bırakan, geçmişte evladını kaybetmiş ama şimdi 'acaba' sorusuyla o acıları yeniden depreştiren bir travma yarattı. Tabii bunun için çok üzgünüz. Kolay da atlatamayacağız.
-Böyle kürsüden dışarıdan söylemek kolay ama yaşayanlara, onu hissedenlere 18 yıl tüp bebek tedavisi görüp de son denemede, son seferinde muvaffak olup kavuştuğu evladını bu çete yüzünden kaybedenlere git de anlat bakalım. O yüzden çok büyük bir travma var. Hepimiz çok üzgünüz.
-Tabii bunu duyar duymaz ilk tepkilerimizi verdik. Gölge bakanımız, ilgili bakanlarımız hızlı şekilde İstanbul’a gittiler. Hekim milletvekillerimiz, eczacılar, sağlıkçılar hafta sonunu ve dünü orada geçirdiler. Tahmin ediyorum dün gece saatlerinde Sayın Vali ile görüştüler. Diğer görüşmelerle ilgili çalışıyorlar. İddianameyi hukukçularımız inceliyor, okuyor. Her yerden ihbar yağıyor. Biraz da devlete olan güvenin azalmasıyla CHP’ye hem bu konuya dair hem benzer konulara dair ihbarlar yağıyor.
-Bu konuda son derece titiz şekilde çalışıyoruz ama meselenin şu ana kadar hakim olduğumuz kısmı bize gösteriyor ki maalesef yine haklı çıktık. Türk Tabipleri Birliği, sağlık alanında örgütlü sendikalar, eczacılar, diş hekimleri, CHP, muhalefet partilerinin milletvekilleri bu iktidara, 'Sağlığı piyasalaştırmayıp, özel hastanelere bu kadar çok alan açmayın, esas devleti eşit, ayrımsız, ücretsiz sağlık hizmeti vermesi gereken devleti bu alandan çekip bu alanı sermayeye açmayın' derken, ne kadar haklı oldukları bir kez daha ortaya çıktı.
-Bazı hatalar çok ağır ödeniyor, çok zor oradan dönülebilecek durumda. Öyle bir noktadayız ki son üç, bugün adı geçen, arada bir Sayın Akdağ geldi ve gitti. Uzun süre görev yapan üç Sağlık Bakanının ikisinin özel hastanesi var zaten. Bir tanesi de bu olaylar yaşanırken İstanbul’daki İl Sağlık Müdürü. O da şimdiki bakan. 19 ay önce biliyorlar. Güya ihbar yapıyorlar. Bunu da üç ay geç yapıyorlar.
-Sonra bu ihbardan da beş altı ay sonra teknik takip başlıyor. Şimdi birbirlerine de soruyorlar. Bebekler ölüyor bunlar takip ediyor. Bebekler ölüyor takip ediyor. Mayıs’ta gözaltılar oluyor ama hastaneler açık duruyor.
-Ne zaman ki suçlulardan biri yeni bir suç işleyince, zanlılardan biri yeni bir tehditte bulunup savcıyı tehdit edince iş başka bir boyut kazanıp kamuoyu tarafından öğreniliyor.
-Ondan sonra ortaya çıkan infial, ortaya çıkan ağır duygusal durumun yarattığı toplumsal tepkiden korkup, 19 hastanenin 18’ini kapatıyorlar. Esas savcı tehdit edilmese şu anda o hastanelerin yenidoğan ünitelerine bebekler yatıyor olacak.
-O hastaneler çalışmaya devam ediyor olacak. 19 aydır ettiği gibi teknik takipte, bebekler geçen sene eylülden, ekimden beri bir yıldır ölüyor, nisana kadar ölmeye devam etmiş. Aynı hastaneler çalışmaya devam edecekti.
-O yüzden mesele öyle kolay kolay çuvala sığdırılacak bir mızrak gibi değil. Buna da izin vermeyeceğiz. Yenidoğan bebekleri öldürerek ve hasta ederek kazanç sağlamaya çalışan gözü dönmüşlüğe olanak sağlayanın bu iktidarın sağlık politikaları olduğunu görmeyen varsa, bundan sonra başına gelen hiçbir şeye şaşırmasın bu ülkede.
İSTİFA ÇAĞRISI
-Bununla birlikte çok net bir durum var ortada. Birincisi ilk yapılması gereken iş şu anki Sağlık Bakanı’nın derhal soruşturmayı etkilememek, delilleri karartmamak, toplumda oluşan yaygın kanaate karşı biraz daha toplumla inatlaşmamak için görevi bırakması lazım. Kendisini kişisel sebeplerle değil, fevkalade ilkesel bir yerden istifaya davet ediyorum.
-Zira eğer sorgulamanın sonundaki o ilin İl Sağlık Müdürü bu kadar şeyden haberdar ve bunlara mani olamamışsa aksi çok zor ispatlanır ama kanun önünde, bakanlık yetkisiyle, dokunulmazlıkla ve esas her şeyi ortaya dökülmesi gereken bakanlığın başında durarak adaletin sağlandığına kimseyi ikna edemez.
-Kenara çekilecek, yargılamalar yapılacak, eğer aklanırsa ve bu hükümetin ömrü o güne vefa ederse o zaman tekrar gelsin bakan olsun. Ama şu anda işgal ettiği konum adaletin önünde engeldir. Milletin vicdanının önünde fevkalade sorunlu bir yerde durmaktadır. O yüzden öncelikle bu Sağlık Bakanını derhal istifaya davet ediyorum.
Ayrıca bugün arkadaşlarımız gerekli başvuruları yapacak. Hem bundan önceki Sağlık Bakanı hem hastanesi kapanan Sağlık Bakanı hakkında suç duyurularında bulunuyoruz. Bu meselenin hukuken de en yakından takipçisi olmaya devam edeceğiz.
-Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre, AK Parti geldiğinde 271 olan özel hastane 572’ye yükseldi, yüzde 111 arttı. OECD’nin rakamlarına göre ise bebek ölüm oranı OECD ortalaması binde 5,7’ken, Türkiye ortalaması binde 9,1. Neredeyse iki katına yakın. Ne yapıyorsak hani Türkiye’de ne yaşıyorsak kadına iyi gelmiyor, çocuklara iyi gelmiyor, gençlere, yoksullara iyi gelmiyor, ya ne yapıyorsak yeni doğan bebeklere de iyi gelmiyor. Bizim dışımızdaki OECD ülkelerinde binde beş olan rakam bizde binde 9,1 ise yanlış bir şeyler var demektir. Oraya dikkatli şekilde bakmak gerekmektedir. Görünen o ki bu iddianame buzdağının sadece görünen yüzüdür.
-İhbar patlamaları devlete ve tüm kurumlara yönelen ihbar patlamaları yaşanmaktadır. Bugün hastanesi kapatılan Sayın Müezzinoğlu’nun bakan olduğu 2013’te, 2012 yılı Sayıştay Raporu şunu yazıyor; özel hastaneler yatak sayısından bile fazla yoğun bakım bildirimi yapıyor. 'Bunu önleyin' yazmış Sayıştay.
-SGK’da yapılan özel hastanelere yönelik denetimlerde, denetmenlerin baskı altına alındığı bildiriliyor. Daha bugün bir SGK denetmenin bize yolladığı not. Mehmet Soylu’nun, Süleyman Soylu’nun kuzeni olur, ortaklarından biri olduğu, açılışına AK Parti’nin çok üst düzeyde katılım gösterdiği INVAMED isimli tıbbi cihaz firmasıyla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda müfettişlerce tespit edilen 15 milyar lira bu ocak ayında emekliye yapılan zamma giden para 33 milyar lira. 33 milyar. Bir 33 daha bulsa, bir 66 bulsa asgari ücret kadar zam yapabilir. Bütün emekliler için bulunan para 33 milyar lira.
-Bir 33 daha bulsa, bir 66 bulsa asgari ücret kadar zam yapabilir. Bütün emekliler için bulunan para 33 milyar lira. Mehmet Soylu’nun INVAMED firmasında tespit edilen yolsuzluk ve kurum zararı 15 milyar lira. Bu kurum zararı sümen altı edilerek, soruşturmayı yürüten altı müfettiş hakkında soruşturma ve dava açıldı. Müfettişler bu soruşturmayı yürüttükleri için suç örgütü kurma isnadıyla yargılanıyorlar diyor.
-Suçları, Türkiye’deki bütün emeklilerin aldığı zammın yarısını tek başına alan Mehmet Soylu’nun firmasının SGK’ya uğrattığı zararı soruşturmak, Soylu’nun çarkına çomak sokmak. Şu anda o insanları yargılıyorlar. ‘Bir başka yenidoğan çetesi için de hastane gruplarından biri olan Özel Şafak Hastanesi hakkında başkanlığımızda 32 adet soruşturma raporu bulunuyor. 32 kez soruşturma geçiren bu hastanenin hala kurumumuzla sözleşmesi var. Soruşturmaları yapan müfettişler hakkında soruşturmalar açıldı.
-Hastane, mevcut kurum, başkanımız bir seneden bu yana sağlık soruşturmalarına olur vermemekle övünüyor toplantılarda. İnsan sağlığı ile ilgili bir alanın bu kadar denetimsizliğe terk edilmesini sonuçlarını yaşıyoruz ve gündemde olan bu konu, yapılan yolsuzlukların yüzde 1’i bile değil’ diyor.
-Yani şunu görmemiz gerekiyor ki artık hem Sağlık Bakanlığı’nın hem SGK’nın bir bütün olarak sil baştan revize edilmesi, liyakate göre donatılması, oraya, 'Biz devlet olarak arkanızdayız, soruşturmanın sonu nereye giderse gitsin, Soylu’ya da gitse, geçen haftalarda tutuklanan, Nisan'da tutuklanan soysuzların akrabaları herhangi bir CHP’li de olsa kim olursa olsun nereye giderse gitsin biz arkanızdayız' diyebilmeliyiz.
- Bakın bir algı çalışması. 'Efendim çetenin içinde CHP’li var.' Bir tane CHP üyesi, geçmişte AK Parti’de siyaset yapmış. Belediye başkan adayı olmuş.
-Partiye katılmış bir CHP'li var. O dakika attık partiden. Ama bu soruşturmada bir tane DEM’li bulmuşlar, 'Terörle ilişkileri var.'
-Bu soruşturmada önceki bakanınızın hastanesi var. 19’da 18 yandaşlarınızın hastaneleri var. Orada görev yapanı da atayanı da denetleyeni de denetleyene denetletmeyeni de atayan sizsiniz, her meselede, 'Ben buradayım ben' diyen şimdi bu konuda sıvışıyor. Ortaya bir iki isim atıp karartma uygulamaya çalışıyorlar.
-Bu konuyu bütün milletimizin bilmesini isterim ki hangi görüşten olursa olsun cani canidir. Hırsız hırsızdır. Edepsiz edepsizdir. Bebelerin sağlığına mal olanın yeri cezaevidir. Bir kez daha bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu Meclis nasıl kendini bombalayan çetenin, Fethullahçı çetenin hastanesini, okulunu, dershanesini, arazisini, fabrikasını bedelsiz olarak kamuya kaydettiyse, bedelsiz olarak kamulaştırdıysa, OHAL ile. OHAL ne demek? KHK çıkarmak demek. Yani kanun yerine kararname yetkisi demek. Şimdi OHAL’e filan gerek yok.
-Biz buradayız. Meclis burada. Bu hastanelerin tamamının bu 19 hastanenin ibreti alem olsun diye, bundan sonra bir hastanenin ‘Efendim ben yenidoğan kliniğini kiraladım, ne bileyim çete kiralamış.’ Ya da 'Ben yenidoğana şunları aldım, görmedim, öyle yapmış' deyip kimse sıyrılamasın diye.
-Yarın öbür gün bu hastaneler el değiştirir gibi yapıp yine ruhsat almasın diye. Ya da olay soğuyunca bölge idare mahkemelerinden yürütmeyi durdurma kararları ile ruhsat iptalleri geri dönemesin diye bu Meclis oturup bu 19 hastaneyi ibreti alem için bilabedel kamulaştırmalıdır."
FETÖ AÇIKLAMASI
-Dün Fethullahçı Terör Örgütü'nün elebaşı öldü. Bu ülkeye çok büyük kötülük etti. Soruları çaldırdı, başarısız ettiği gençler, mülakatta elettiği memurlar, kurumlarda mobbing yaparak işinden ettikleri, bu dünyada adalet önünde hesap veremeden, sözde müttefik ABD'nin onun hamiliğine soyunması ve onu oradan alamamak da ne kadar beceriksizlik olduğunu hele hele ver papazı al papazı deyip Rahip Brunson'u gönderip papazı alamayanlar şimdi konuşuyorlar.
-Fethullah Gülen öldü gitti ama günah kapısı açıktır arkadaşlar. Yazılmaya devam edecektir. Ama ona ne kadar yazılıyorsa, ona ne istediyse verenlerin de günah defterine de bunlar işleniyor.
ASGARİ ÜCRET RAKAMI
-2002 Aralık Ak Parti döneminde dönenen ilk asgari ücret 184 lira 30 kuruş. Bir asgari ücretlinin aldığı çeyrek altın sayısı yedi.
-Bugün son alınan asgari ücretle alınabilen altın sayısını çevirdiğimizde arada dağlar kadar fark var. Ve bugün yedi çeyrek altın alabilmek için 35 bin TL asgari ücret almak gerekiyor. Bugünkü asgari ücret üç çeyrek altın alıyor.
-Yedi çeyrek altın için 35 bin TL gerekiyor. Şimdi Türk-İş’e, Hak-İş’e ve DİSK’e; bundan sonraki süreçte, asgari ücretin hiç olmazsa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin geldiği gün kadar değerli olabilmesi için vereceğiniz her mücadelede yanınızdayız.
-CHP tarafından da 30 bin TL’nin altındaki bir asgari ücreti kabul edene asla ve asla bir gönül bağı kurmayacağız. 30 bin TL’nin altında bir asgari ücret asla kabul edilemez.
MÜLTECİ ÇIKIŞI
-Alman gazeteci sordu; Siz Almanya'daki mültecilerin gelmesi ya da Suriye'den yeni mültecilerin Avrupa'ya gelmemesi için nasıl bir işbirliği yaptınız?
-Erdoğan cevap verdi; mültecilere kapımız hep açık olmuştur, Lübnan'dan gelen olursa onlara da kapımız açıktır.
-Esad'la görüşüp anlaşıp eldeki Suriyelileri memleketlerine yollamaya, bunun için AB'nin ekonomik katkısını almaya uğraşacağına, Suriye'den gelene kapımız açık demektedir.