Yıllar süren kariyer, ilişkiler ve yaşamın anlamı üzerine yapılan 200'den fazla görüşme, dikkat çekici bir gerçeği ortaya koyuyor: Hayatından derin bir memnuniyetsizlik duyan erkekler, çoğu zaman bunu açıkça ifade edemiyor. Tıpkı otuz yıl boyunca terfi alamayan ama dışarıdan "iyi görünen" babaların hikayesinde olduğu gibi, mutsuzluk, kelimelerle değil, davranış kalıplarıyla kendini belli ediyor.
Uzmanlara göre, bu değişimler ani değil, yavaş yavaş gelişen ve çoğu zaman kişinin kendisinin bile tam olarak farkında olmadığı, bilinçsizce ortaya çıkan alışkanlıklardır. İşte derin tatminsizliğin sinsi işaretleri olarak tekrar tekrar gözlemlenen o altı davranış kalıbı:
Her sessiz anı gürültüyle doldurmak
Derin mutsuzluk yaşayanlar için sessizlik tahammül edilemez hale gelir. Kimse izlemese bile televizyon sürekli açıktır; yolculuklar sürekli podcast veya müzik eşliğinde geçer. Boş bir an bulunur bulunmaz telefon çıkarılır.
Bu sürekli gürültü arayışı, kaçınma davranışı üzerine yapılan araştırmalarla desteklenmektedir. İnsanlar, zor duyguların ve yüzleşmek istemedikleri düşüncelerin ortaya çıkmasını engellemek için dikkat dağıtıcı yöntemleri sıklıkla kullanır. Sürekli dikkat dağıtıcı bir yaşam, altta yatan duyguların da sürekli ve baskın hale geldiğinin bir işaretidir.
Dış görünüşe ve sağlığa yatırım yapmayı bırakmak
Bu, gösterişten çok, kişinin artık umursamadığını gösteren ince sinyallerle ilgilidir. Düzenli spor yapan birinin aniden motivasyonsuzluk nedeniyle sporu bırakması, sadece işlevselliğe odaklanan, görünüşe hiç önem verilmeyen kıyafet seçimleri ve düzensizleşen temel kişisel bakım bu duruma örnektir.
Hayattan derin bir memnuniyetsizlik duyulduğunda, vücuda ve görünüme yatırım yapmak anlamsız gelebilir. "Hiçbir şey korunmaya değmez" hissi, içsel kopukluğun fiziksel bir tezahürüdür ve çoğu zaman kişi, sadece sürekli yorgun hissettiğini düşünür.
Her şeye karşı alaycı bir tavır takınmak
İyimserliğin yerini, gerçekçilik maskesi altında gizlenmiş sürekli bir olumsuzluk alır. Her konuşma bir şikayete, her yeni fikir ise tam açıklanmadan reddedilmeye dönüşür. Başkalarının başarıları küçümsenir veya şansa bağlanır; gerçek coşku ise alay konusu olur.
Psikolog Martin Seligman'ın öğrenilmiş çaresizlik teorisine göre, insanlar koşulları değiştiremeyeceklerini hissettiklerinde, karamsar bir açıklama tarzı geliştirirler. Bu alaycılık, aslında bir koruma mekanizmasıdır: "Zaten hiçbir şeyin önemi yoksa, hayal kırıklığı da o kadar acı vermez."
Arkadaşlık ve sosyal bağlantılardan uzaklaşmak
Sosyal davetler sürekli reddedilir, grup sohbetlerine cevap verilmez, planlar son dakika belirsiz bahanelerle iptal edilir. Asıl sorun yoğunluk değil, bağlantı kurmanın gerektirdiği kırılganlıktır.
Derin mutsuzluk içinde olan erkekler için, "her şey yolundaymış gibi" davranmak yorucu hale gelir. Yalnız kalmak, sahte bir cephe oluşturmaktan daha kolaydır. Sosyal hayattan uzaklaşma, kırılganlık gerektiren dürüst bir iletişim kurma yeteneğini kaybetmenin bir sonucudur.
Ritüel hissini veren katı rutinler geliştirmek
Sağlıklı bir düzen yerine, rutinler gerçek hayattan kaçınma yolu olarak kullanılır. Program esnekliğini kaybeder; her akşam ve hafta sonu aynı düzende ilerler. Farklı bir şey yapma önerisi dirençle karşılanır.
Bu katılık, kontrol yanılsaması yaratmak için kullanılır. Hayatın temelden kontrol dışında hissettirdiği bir durumda, rutin duygusal yatırım gerektirmediği için kompulsif hale gelir. Kişi sadece hareketleri yapar ve böylece herhangi bir şey hissetmek zorunda kalmaz.
Kendi duygularını zayıflık olarak görmek
Mücadeleye dair herhangi bir kabul, anında önemsizleştirilir. Depresyon sadece "gerçekçilik" olarak, yalnızlık ise "yalnız kalmayı tercih etme" olarak yeniden çerçevelenir.
Terapistler, özellikle erkeklerin duygusal farkındalığı zayıflık olarak görmeye alıştırıldığına dikkat çekiyor. Mutsuzluğu kabul etmek, bir tür başarısızlık gibi algılanır. Bu durum, kabul edilmeyen duyguların ortadan kalkmasını sağlamaz; aksine, gizli kalmasına ve kişinin farkında olmadığı şekillerde davranışlarını şekillendirmesine neden olur.