Rusya'nın en büyük bankalarından VTB'nin Başkanı Andrey Kostin, küresel finans sisteminde değişim gerektiğini belirterek, "Genel olarak, yeni bir finansal piyasanın yaratılması gerekiyor. Çünkü mevcut uluslararası finansal sistem başka koşullar altında oluşmuştur." dedi.
Kostin, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu (SPIEF) kapsamında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Türkiye ile Rusya'nın "harika" ilişkilere sahip olduğunu dile getiren Kostin, ilişkiler sayesinde tüm alanlarda ivme kazanıldığını söyledi.
Kostin, "Türkiye, bugün bizim için bir ticaret ortağı olarak çok önemli. Bu zor dönemde Türkiye'nin desteği için Türk halkına ve Türk liderliğine çok müteşekkiriz. Bunun karşılıklı yarar sağlayan bir etkileşim olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Hem ticari hem de finansal alanda ilişkileri daha da geliştirmek istediklerini kaydeden Kostin, "Biliyorsunuz turizm bitmiyor hatta bugün Türk hava yolu şirketleri ve Türk tatil köyleri daha da fazla talep görüyor. Dolayısıyla Türkiye bize ruhen, insani olarak ve genel olarak çok yakın bir ülke" ifadelerini kullandı.
'TÜRK BANKALARI İLE ORTAKLAŞMA YÜRÜTMÜYORUZ'
Andrey Kostin, VTB'ye ilişkin bilgiler vererek, bankanın Azerbaycan, Kazakistan, Çin, Vietnam ve Hindistan gibi ülkelerde çok sayıda şubeye sahip olduğunu, Türk bankaları ile halihazırda ortak bir çalışma yürütmediklerini bildirdi.
Bankacılık alanında yaşanan zorluklarla ilgili çözüm arayışının devam etmesi gerektiğini dile getiren Kostin, "Çin ile ticarette çözüm bulduk, ulusal para birimiyle ödeme yapıyoruz hatta ticarette büyük dengesizliğin olduğu Hindistan'la bile çözüm bulduk. Türkiye ile de fırsatlar aramalıyız diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Kostin, söz konusu çözümler arasında dijital paraların da olabileceğini belirterek, "Dijital ve ulusal para birimleri temelinde kendi yeni mekanizmalarımızı oluşturmalıyız. Tabii ki hem ruble hem de Türk lirası daha istikrarlı olsa bunu yapmak daha kolay olurdu" dedi.
'KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ DEĞİŞMELİ'
VTB Başkanı Kostin, uluslararası ticarette yerli para birimleri kullanımını sayesinde bankacılık sektöründe yaşanan sorunların önemli oranda çözülebileceğini kaydederek, "Genel olarak, yeni bir finansal piyasanın yaratılması gerekiyor. Çünkü mevcut uluslararası finansal sistem başka koşullar altında oluşmuştur" ifadesini kullandı.
Kostin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1950'li, 1940'lı yıllarda nasıl olduğunu hatırlıyoruz. Sömürge döneminden kalma ülkeler, Çin, Hindistan vardı. Şimdi ise sadece BRICS ülkeleri, küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 40'ını oluşturuyor ve hatta G7 ülkelerinin ekonomik gücünü bile aşıyorlar. Dolayısıyla elbette bu koşulları revize etmemiz gerekiyor. Batı ve ABD sadece mali sisteme değil, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası organizasyonlara da hakim. Dolayısıyla elbette yeniden düşünmeliyiz, kendi pazarlarımızı, borsalarımızı, menkul kıymetlerimizi, takas sistemimizi, mevduatımızı yaratmalıyız. Sadece New York ve Londra pazarına güvenemezsiniz."
DOLARIN REZERV PARA KONUMU
Andrey Kostin, ABD dolarının rezerv para konumunda olmasına ve bazı ülkelerin dolardan uzaklaşmasına değinerek, "Bence her şeyden önce Amerika, doları sırf askeri ve stratejik siyasi amaçlarla silah olarak kullanmaya başlayınca kendisine yönelik bir karara imza atmıştır" dedi.
Dünyadaki "dolarsızlaşma" döneminin uzun süreceğini, çünkü dünyanın dolar kullanmaya alıştığını anlatan Kostin, "Ancak Amerikan ekonomisine, Amerikan hazinelerine ve diğer enstrümanlara yapılan yatırımların azalmasını da içeren bir tepkinin mutlaka olacağını düşünüyorum. Bu da Amerikan finansal piyasasını büyük ölçüde baltalayabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası ödeme araçlarının siyasi bir kaldıraç olarak kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Kostin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu sadece güveni zedeler. Merkez bankası rezervlerine, devlet fonlarına el konuluyor. Şimdi bize onları asla geri alamayacağımız söyleniyor. Ancak bu, tarihte daha önce yaşanmamış benzersiz bir örnek. Peki bundan sonra bu fonları kim tutacak? Türkiye ve Çin de ABD ile zaman zaman gerginlik yaşıyor. Elbette hiç kimse her zaman bu tür eylemlere maruz kalma riski altında olmayacaktır. Dolayısıyla yavaş yavaş, bir yılda değil, belki 5 yılda da değil ama bu sürecin devam edeceğini düşünüyorum."