Hayat Tahrir el Şam'ın geçici yönetimi kurduğu Suriye'de, tüm silahlı grupların fes edildiği ve Yeni Suriye Savunma Bakanlığı'na katıldığını duyurmasıyla, yeni yönetimin kurduğu "uzlaşma merkezleri" doldu taştı.

Suriye fiili lideri Ahmet el Şaraa'nın emriyle, Suriye'de silahı olan herkes bu silahları yeni hükümete bırakmak üzere kuyruk oldu. Ancak bu kuyrukta sadece normal vatandaş ve HTŞ'ye bağlı militanlar değil, aynı zamanda Esad Rejimi güçleri de vardı.

HTŞ hükümetinin kararına göre kendi rızalarıyla, verilen sürede silahlarını teslim eden eski rejim üyelerine yeni bir kimlik tanınıyor ve "yüz kızartıcı bir suç" işledikleri ortaya çıkmadığı sürece genel af hakkına sahip oluyorlar.

SİLAHI BIRAK, AFFI AL

Esad rejimi döneminde asker, polis ve memur olarak görev yapan yüzlerce kişi, HTŞ'nin uzlaşma merkezlerinde silah bırakarak, yeni bir kimlik ve af alıyor.

Bazı uzlaşma merkezlerinde, yere bırakılan Beşar Esad portreleri ve eski Suriye bayrakları da dikkat çekti. Özellikle eski Rejim için çalışan kişiler, uzlaşma merkezine girmeden önce bu portrelere ve bayrağa basmak zorunda.

Daha sonra içeri giren kişiler, bir numara alarak işleme giriyorlar. Kimliklerini, daha önceki pozisyonlarını ve bıraktıkları silahları kayda geçiren kişiler, yeni kimlik ve isimle Suriye halkının arasına karışıyor.

NEDEN SİLAH BIRAKTILAR?

Uzlaşma merkezinde BBC'ye konuşan bazı eski rejim askerleri, neden silah bıraktıklarını anlattı. 

Silah bırakan eski asker Muhammed el-Nadif “Bize emir verilmedi, hiçbir bilgi yoktu. Üniformamı çıkardım, silahlarımı bıraktım ve Tartus’taki köyüme doğru yola çıktım,” dedi.

O sıralarda eski Rejim askeri Muhammed Ramazan, Şam'ın dışındaki bir bölgede görevdeydi. Ramazan, “Bize emir verecek kimse yoktu. Komutanlarımızın çoğu bizden önce kaçmıştı. O zaman düşündüm, ailemi doyurmaya bile yetmeyecek kadar az maaş veren biri için neden öleyim, neden savaşayım?

Birçok asker, ayda 600 liranın altında maaş aldıklarını ve ailelerini doyuracak kadar erzak alamadıklarını söyledi. Pek çoğu, Rejimin işlediği insanlık suçlarından kendilerini soyutladı.

El Nadif, “Rejimin kötü işlerine katılmadım. Yaptıklarını aşağılık buluyorum. Suriyelilere karşı işlenen katliamların ve suçların bir parçası olmamak için her şeyi yaptım,” dedi  ve “Yanlış tarafta olduğumu biliyordum ve iki kez ordudan ayrılmaya çalıştım. Ancak kaçmak mümkün değildi. Ordu, tüm sivil belgelerime el koymuştu.” diye ekledi.

Yirmi dört yıl orduda görev yapan Sümer el-Hamvi, “Çoğu insan hiçbir şey bilmiyor. Ben Seydnaya'da ya da diğer hapishanelerde ne olduğunu bilmiyorum,” dedi.