Suşi, günümüzde dünya çapında büyük bir popülariteye sahip olan ve Japon mutfağının en tanınmış yemeklerinden biri olarak kabul edilen bir lezzet ancak bu yemeğin kökeni, sanıldığından çok daha eski zamanlara dayanıyor ve suşinin bugünkü haline gelmeden önceki yolculuğu aslında tamamen bir tesadüfe dayanıyor. 

SAKLAMA YÖNTEMİ OLARAK KULLANILIYORDU

Suşinin tarihi, 3. yüzyıla kadar uzanırken ilk başta suşi balıkların uzun süre dayanabilmesi için bir saklama yöntemi olarak kullanılıyordu. Balıklar tuzlanarak, fermente edilmiş pirinç içinde saklanırdı. Ardından pirinç aslında atılır ve sadece balık tüketilirdi ama zamanla bu yöntem evrilerek, Japon mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri haline geldi.

DEĞİŞİM EDO DÖNEMİNDE BAŞLADI

Edo dönemi (1603-1868), suşinin dönüşümünün en önemli aşamalarından biri olarak kabul ediliyor ve bu dönemde pirinç, sadece saklama aracı olmaktan çıkıp, yenilebilir bir hale geldi. Bu noktanın ardından ise sushi, bugünkü halini almaya başladı. Fermente pirinç yerine, sirkeyle tatlandırılmış taze pirinç kullanılmaya başlandı ve taze balıkla birlikte servis edildi. Böylelikle nigiri suşi olarak bilinen hızlı hazırlanan sushi türü doğmuş oldu.

SUŞİNİN TOKYO'DA YÜKSELİŞİ 

19. yüzyılda, Tokyo'da Hanaya Yohei adlı bir girişimci, bu yeni tarz suşiyi sokak yemeği olarak geliştirdi ve satışa sundu. Balıklar artık fermente edilmeden, taze haliyle kullanılırken bu yenilik suşiyi Japonya'da ünlü sokak lezzetlerinden biri haline getirdi. Yohei'nin katkıları sayesinde, suşi hızla popülerleşti ve Japon mutfağının en ikonik yemeklerinden biri olmayı başardı. 

Suşi zamanla sadece Japonya ile sınırlı kalmayıp, 20. yüzyılın ortalarına doğru dünya çapında tanınan bir yemek olmaya başladı. Japonya dışındaki restoranlarda da suşi menülerinin vazgeçilmezi olurken aynı zamanda Japon kültürünün minimalizmini ve doğaya olan saygısını simgeleyen bir sanat haline geldi.