Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız”ı kaldırdı. Ders programlarındaki değişikliklerle Atatürk ile ilgili bölümler bazı sınıflarda azaltıldı, bazı sınıflarda ise tamamen kaldırıldı. Çoğu dini ağırlıklı vakıf ve derneklerle protokoller imzalandı, öğretmenlikle ilişkisi olmayan kişiler sınıflara sokuldu. Bunlar arasında Atatürk’ün manevi şahsiyetine ağır hakaretlerde bulunanlar hakkında, “Sınıfta konuşulduğu için aleniyete kavuşmamıştır” gerekçesiyle işlem yapılmadı ve dosyaları kapatıldı.

Tarikat ve cemaatlerle imzalanan protokollerin içeriği velilerden gizli tutuluyor. Bunları elde etmek çok zor.  Yargıtay Onursal Üyesi Ali Suat Ertosun, SÖZCÜ’ye “Örneğin ben ünlü bir dini vakfın bakanlıkla imzaladığı protokolün içeriğini öğrenmek için başvurdum. Vermediler. İdare mahkemesine dava açtım, kazandım. Ama protokolü yine vermediler mahkemeye gönderdiler” dedi. Ertosun, şunları söyledi:

KOZMİK ODAYA GİRİLİRKEN

“Bu ülkenin en mahrem yerlerinden olan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın ‘Kozmik Odası’na girildi. Ama okullarla, öğrencilerle ilgili tarikat ve cemaatlerle imzalanan protokollerin ne olduğu vatandaştan gizleniyor. Biz daha önce 300 civarında protokol imzalandığını sanırken, meğer 3 bine yaklaşmış. Yani, Özel Kuvvetler’in Kozmik Odası’na girilirken, gizli olmaması gereken protokoller Milli Eğitimin Kozmik odalarından dışarıya sızmıyor.”

PROTOKOLDE NELER VAR?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendisini silikleştirirken eğitim sistemini tarikat ve cemaatlere devreden adımlarını Bakan Yusuf Tekin de TBMM’de yaptığı konuşmayla kabul etti, tarikat ve cemaatlerle işbirliği protokolleri yapmaya devam edeceklerini açıkladı.

Tarikat ve cemaatlerle imzalanan işbirliği protokolleriyle bu yapıların okullarda öğrencilere yönelik olarak sanatsal, sportif, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik gelişimi desteklemeye yönelik eğitim, seminer, proje, gezi, kitap okuma, yarışma, kamp, yaz okulu adı altında etkinlikler düzenleyebilmesine olanak sağlanıyor. Protokollerde kamuoyundan, mahkeme kararlarına rağmen gizlenen bölümlerde yer alıyor. Protokollerde yer alan bazı maddeler şunlar:

Vakıf tarafından öğrenciler gezilere ve kamplara götürülebilecek. Bu etkinliklerin güzergahı ise belli değil. Yani öğrencilerin ‘gezi’ adı altında tarikat yuvalarına, ‘kamp’ adı altında da cemaatlerin eğitim kamplarına götürülmesi mümkün olacak.

Vakıf isterse, eğitimleri kendisi tarafından belirlenen mekanlarda yapabilecek. Vakıf, çağdaş olduğuna dair takiye yapmaya ihtiyaç duymazsa, öğrencileri tarikat yuvalarına bile sokabilecek.

‘Kitap okuma etkinliği’ adı altında öğrencilerin hangi ‘eserlere’ mecbur bırakılacağı meçhul. Yani Fetullah Gülen tarafından henüz ‘kandırılmadan’ önce okullara Said-i Nursi’yi sokma gayretindeki AKP, bu protokolle birçok şeyhin çağdışı kitaplarını çocuklara dayatabilecek.

Bakanlık bünyesindeki Halk Eğitim Müdürlükleri, vakfın protokol kapsamında düzenleyeceği gezi, kamp, eğitim, yarışma gibi etkinliklere katılım sağlanmasına çalışacak. Yani Bakanlık, vakfa devlet okullarında faaliyet alanı sağlamakla yetinmeyip, bu faaliyetlere öğrencilerin katılması konusunda da elinden geleni yapacak.

Vakıf ile Bakanlık, ortaklaşa belirledikleri kulüpleri liselerde kuracaklar. Hangi ihtiyaca cevaben protokole koyulduğu belirsiz olan bu madde, okullarda bu kulüplere katılan ve katılmayan öğrenciler arasında bir ayrıma neden olacak.

Protokol, tarafların uzlaşmaları ile sonlandırılabilecek. Milli Eğitim Bakanlığı, önceki protokollerinde (TÜRGEV ile yapılan protokol dahil) tek taraflı fesih yetkisi almıştı. Son yapılan protokollerde vakfın isteği olmadan protokolü sonlandıramayacak.

Geçerlilik süresi 5 yıl olarak belirtilen protokol, fiilen 10 yıllık. 5 yılın sonunda yenilenmemesi halinde bir 5 yıl daha devam edecek.

Bu etkinlikler kapsamında vakıf çalışanlarına Milli Eğitim Bakanlığı ödeme yapıyor. Yani öğretmenlerin yaşam şartlarının iyileştirilmesine ve özlük haklarının korunmasına dair her türlü talebini ‘bütçe kısıtlılığı’ gerekçesiyle geri çeviren Bakanlık, devletin parasını vakfa aktarıyor. Bunların Milli Eğitim Sistemi’ne dahil edilmesiyle, bakanlıktan elde ettiği gelirle daha da palazlanıyor.

Siyasi çıkarlar şekillendiriliyor

SÖZCÜ’nün görüştüğü Milli Eğitim Bakanlığı’nın bazı yetkilileri, Bakan Tekin’in tutumunu eleştirdi ve şunları dile getirdi: “Devletin asli görevlerinin başında gelen eğitim, cemaatlere peşkeş çekiliyor. Her fırsatta dile getirdiğimiz üzere; hiçbir dernek, vakıf, cemaat, tarikat Milli Eğitim Sistemine ortak edilmemeli. Kimse Türkiye’nin geleceği olan yavrularımız üzerinden siyasi çıkarlarını şekillendirememeli. Kimse, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün biz eğitim neferlerine mirası olan çocuklarımıza, çağdışı bir eğitimi reva görememeli. Laik eğitim ve sosyal devlet ilkelerine aykırılık taşıyan hiçbir uygulamaya geçit verilmemeli. Ancak, bazı yapılarla yakın ilişki içinde olduğu imzalanan protokollerle ortaya çıkan Bakanın önce anlayışını değiştirmesi gerekir.”