Sevgili okurlarım, kandırılması bizim kadar kolay olan ikinci bir toplum dünya üzerinde ya yoktur, ya da çok azdır.
Kandırma olayı özellikle bu iktidar döneminde zirve yaptı.
Her alanda, her konuda kandırılıyoruz.
En son örneği vereyim.
Adına TÜİK denilen bir devlet kuruluşu var.
(Türkiye İstatistik Kurumu).
Bütün fiyat hareketlerini, işsizlik rakamlarını, ekonomik ve sosyal gelişmeleri inceleyip halka olduğu gibi duyurmakla yükümlü.
★★★
Normal bir ülkede yaşıyor olsak örneğin gerçek fiyat artışlarını her ay eğrisi ve doğrusuyla TÜİK’in bildirimlerinden öğreniriz.
Fakat gelin görün ki işler Türkiye’de pek öyle yürümüyor.
O devlet kuruluşu rakamları açıklarken resmen “şike” yapıyor.
Gerçekleri milletten gizliyor.
Basit örneğimizi sürdürelim!..
Geçen ay fiyat artışları (yani enflasyon rakamı) varsayalım yüzde 5 olduysa, bizim TÜİK bunu yüzde 3 olarak açıklıyor.
Bunu da AKP iktidarı daha beter yıpranmasın diye bütün olumsuz rakamlarda özellikle ve ısrarla yapmayı sürdürüyor.
Bilimsel olmaktan tamamen uzak, kafadan uydurulmuş rakamları piyasaya sürüyor.
Bir devlet kuruluşu düşünün, milletin tamamının güvenini yitirmiş.
Halk fiyat artışlarıyla ezilirken TÜİK’in derdi Tayyipgiller iktidarına biraz olsun payanda olabilmek.
Ancak burada karşımıza 180 derece farklı bir durum çıkıyor.
Milyonlarca insanımız enflasyon canavarının altında ezilir ve inim inim inlerken, bu tabloyu çarpıtmaya kalkışan, rakamları olduğundan daha düşük gösterip milletimizle alay etmeye soyunan TÜİK acaba CHP’ye mi çalışıyor?
★★★
Aldatma konusunda yakın geçmişten bir örnek daha vereyim...
Birkaç yıl önce idi... Adına Covid denilen ölümcül salgın bütün dünyada olduğu gibi bizi de kırıp geçiriyordu.
Binlerce kişi öldü.
Salgının boyutları her olumsuz konuda olduğu gibi yine gizleniyordu.
Ölüm raporları bile sahteydi.
Kalp krizi, organ yetmezliği gibi bahaneler raporlara geçiyordu.
★★★
Aşı kampanyaları düzenlendi.
Türkiye’de her çeşit aşıyı üreten Hıfzıssıha Enstitüsü bu iktidar döneminde kapatılmış ve aşısızlığa mahkum edilmiştik.
Panik başladı, aşı ithalatı için yüz milyonlarca dolar ödemek zorunda kaldık.
★★★
İşte tam da o dönemde bizim uyanıkların aklına muhteşem bir fikir geldi!
“Sanki yerli malı Covid aşısı üretmeye başlamışız gibi yapıp bunu millete yutturmaya çalışalım.”
Ve kendi kendilerine bir ‘yerli aşı(!)’ icat edip bize sokuşturdular.
Düzmece aşının adını da “Turcovak” koydular.
İşin uzmanı olan hekimler bu üçkağıtçılığa daha ilk günden karşı çıktılar:
“Aşının laboratuvar deneylerini yaptık. Bu aşı su ile karışık bir nesnedir ve hiçbir bilimsel değeri yoktur.”
Gerçekten de öyleydi, Turcovak dünyanın hiçbir bilimsel ortamında yer bulamadı.
★★★
Gerek cumhurbaşkanlığı ve gerekse Sağlık Bakanlığı bu konuda sorulan soruların hiçbirine yanıt veremedi çünkü verecek yanıtları yoktu.
-Bu sözüm ona aşı ne kadar üretilmişti?
-İçindeki hammaddeler ne idi?
-Üretimi devam ediyor mu?
-Kaç kişiye uygulandı, sonuçları ne oldu?
-Bunu kim üretiyor, başka bir deyişle nerede üretiliyor?
-İşin finansmanı ne kadar olmuştu, parasını kim sağlıyordu?
AKP iktidarı bu düzmece aşıyı bir yanda topluma yuttururken, öte yanda ise “Turcovak bizim yerli ve milli aşımızdır, herkes onu kullanmalıdır” diye propaganda yapıp oy avcılığına soyunuyordu.
★★★
Biz toplum olarak bugüne kadar siyaset sahnesinde ne yalanlar gördük, göz göre göre ne yalanları sineye çekmek zorunda kaldık...
Ve aynı çark olanca hızıyla yine dönüp duruyor.
Söz konusu ‘yerli ve milli aşı’ acaba halen üretiliyor mu, hiçbir şey bilinmiyor.
Bu rezilliğin sorumlusu kimlerdi?
Bir yanda binlerce insanımız Covid’e yakalanıp ölürken, bizimkiler yine bir takım yutturmacaların peşinde dolanıyor, hastalara aşı niyetine içine su katılmış, hiçbir tıbbi değeri olmayan bir sıvı enjekte etmekten utanmıyordu.
Pandemi dönemi biteli epeyce zaman oldu...
Ve biz bütün bu olanları, söylenen yalanları da unuttuk gitti!
Tıpkı TÜİK’in enflasyon rakamları gibi!
Hiç kuşkunuz olmasın, o konuyu da yakında unuturuz gider.
★★★
Burada son bir şey söylemek istiyorum...
Bu Tayyipgiller iktidarı tarafından düşünülmesi gereken konular var. Onların yerinde olsam şöyle düşünürdüm:
Son seçimleri yitirdik ve ikinci parti durumuna düştük. Acaba bu durumu yaratan nedenlerden biri halka sürekli yalan söylememiz ve aptal yerine koymamız olabilir mi?