Yeni bir kitap hazırlığı için arşivimde dolaşırken, 24 Ocak 1993’te, bombalı saldırıyla şehit edilen Türkiye’nin en büyük soruşturmacı gazetecisi Uğur Mumcu’nun bir konuşmasını buldum.
Sağlığında Uğur Mumcu’yu yakından tanımış ve sevdiği meslektaşlarından biri olmanın onurunu yaşamıştım.
Bulduğum konuşma 1987 yılına, yani bundan 37 yıl öncesine ait.
O yılın Sedat Simavi ödülünü birlikte kazanmıştık.
The Marmara Oteli’nde düzenlenen törenle “gazetecilik” dalındaki ödüllerimizi alırken yaptığı konuşma, sanki dün kaleme alınmış gibi...
İşte Uğur Mumcu’nun, daha sonra yaşanacakları 37 yıl öncesinden görüp anlattığı o tarihi konuşmadan bazı satır başları:
★★★
“(...) Ben ödülün kime verildiğinden çok, hangi konulara verildiğini dikkate alırım.
Laikliğin günümüz Türkiyesindeki önemi, her gün biraz daha anlaşılıyor. Bu yüzden jürinin gerek Uğur Dündar’ı gerekse beni, laiklik konusundaki yayınlarımızdan dolayı ödüllendirmesini, bilinçli ve duyarlı bir seçim diye yorumluyorum.
★★★
(...) “Rabıta” dizisinde, dinsel akımların yurtdışındaki merkezlerini, bağlantılarını ve ilişkilerini vurgulamaya çalıştım. Yurtdışında iki merkez var: Bunlardan biri Tahran, Humeyni rejimi, ikincisi ise Suudi Arabistan, yani Riyad...
★★★
Araştırmamda iki tip gericilik ön plana çıktı. Önemli olan buydu. Bu yazı dizisi, gericiliğin devlet içindeki odaklarını ortaya çıkardı. Sanırım bu yüzden hışım çekti.
İleride bu gericiliği ve para kaynaklarını daha net ve daha geniş biçimde ortaya koyacağımı umuyorum.
İslam finans kurumları Türkiye’ye yeni yeni geliyorlar. Aslında “Rabıta” yayınının devlet katında yarattığı çalkantı, Atatürkçülüğün inkarıdır.
Son 7 yıldır (12 Eylül dönemi) Türkiye’ye egemen olan sahte Atatürkçülük, Arap milliyetçiliğine bir çeşit perde oldu. Türkiye’de bugün, yurtdışından maddi yardım alan İslamcı akımlar cirit atıyor. Bunu daha net, daha açık, isim isim açıklayacağım.
Hangi siyasal gücün içinde bulunduklarını, hangi sermaye gruplarının arkasında olduklarını kanıtlamaya çalışıyorum...”
★★★
İsim isim belgeleyip yayınlayacaktı.
Ama yayınlatmadılar. İran’da rejim tarafından askeri tesislerde eğitilmiş teröristler, bombayla şehit edip, susturdular...
Susturdular ama ölümsüz yazılarındaki tüm iddialarının hepimizin gözü önünde birer birer gerçekleşmesini perdeleyemediler.
O nedenle bu tarihi konuşma, bugünlere ışık tutmasının yanı sıra, Uğur Mumcu’yu hangi zihniyetin hedef seçtiğini işaret etmesi bakımından da ibret verici bir belge niteliğinde...
Büyük gazeteci ağabeyimi sevgi, özlem ve rahmetle anıyorum.