Türk basınının duayen ismi Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi. Uğur Mumcu, katledilişinin 31’inci yılında bugün törenlerle anılacak.

CİNAYETLERİN ARDINDAKİ SIR ORTAYA ÇIKMADI

Uğur Mumcu, Yazar Musa Anter'in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992'de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı "Dipsiz Kuyu" başlıklı yazısında, "Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu'da 'kimin eli kimin cebindedir' bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!" ifadelerini kullandı.

Mumcu, 24 Ocak 1993'te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen 31 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı.

Türkiye'yi sarsan suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu'nun ölümünden 7 yıl sonra başladı. Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davanın adı "Umut" oldu.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, cinayetlerin ardındaki sırrı tam olarak ortadan kaldıramadı.

CEZA ALANLAR OLDU

İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, 3 sanık "yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi.

Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" eylemlerinden 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldı.

Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a ise "silahlı suç örgütü üyesi olmak"tan 6 yıl 3'er ay hapis cezası verildi.


Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle, sanıklar Recep Aydın, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Mehmet Şahin ve Yusuf Karakuş'un yeniden yargılanmasına karar verdi. 

UĞUR MUMCU KİMDİR?

Uğur Mumcu 22 Ağustos 1942'de Kırşehir'de doğdu. Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) oldu. Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 – 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM Başkanvekilliği görevini yürüttü. Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta topladı.

İlkokulu Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaokulu Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okudu. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü almıştır. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te “Gözlem” başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. “Gözlem” başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosunda tam 700 kere sahneledi. 1978’de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı “Büyüklerimiz” yayımlandı.

1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak’ı yayımladı.

1982’de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları “vatan hainliği” ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat – 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazan Mumcu, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde “Mossad ve Barzani” isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

“Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?” “Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

UĞUR MUMCU SÖZLERİ

“Ben Atatürkçüyüm…. Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım… Ben insan hakları savunucuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”

“Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.” ”Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir.

Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. ya da Türkiye'de olduğu gibi Arap sermayesi tarafından Türkiye'de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için. ”

“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.”

“Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak' edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak' edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?”

“Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.”

“Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.”

“Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da. Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır.”

“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi… Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi…”

"Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar."

UĞUR MUMCU'NUN ESERLERİ

Mobilya Dosyası (1975)
Suçlular ve Güçlüler (1975)
Sakıncalı Piyade (1977)
Bir Pulsuz Dilekçe (1977)
Büyüklerimiz (1978)
Çıkmaz Sokak (1979)
Rabıta (1979)
Tüfek İcad Oldu (1980)
Silah Kaçakçılığı ve Terör (1981)
Söz Meclisten İçeri (1981)
Ağca Dosyası (1982)
Terörsüz Özgürlük (1982)
Papa-Mafya-Ağca (1984)
Sakıncasız (1984)
Devrimci ve Demokrat (1985)
Liberal Çiftlik (1985)
Aybar ile Söyleşi (1986)
12 Eylül Adaleti (1987)
İnkılap Mektupları (1987)
Bir Uzun Yürüyüş (1988)
Tarikat-Siyaset-Ticaret (1988)
40'ların Cadı Kazanı (1990)
Kâzım Karabekir Anlatıyor (1990)
Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925 (1991)
Gazi Paşa'ya Suikast (1992)
Kürt Dosyası (1993)
Katiller Demokrasisi (1997)
Saklı Devletin Güncesi “Çatlı vs.” (1997)
Gazetecilik (1998)
Polemikler (1998)
Uyan Gazi Kemal (1998)
Bu Düzen Böyle mi Gidecek? (1999)
Söze Nereden Başlasam (1999)
Bomba Davası ve İlaç Dosyası (2000)
Unutmayalım, Unutturmayalım (2003)
Eğilmeden Bükülmeden (2004)
Kır Çiçekleri (2004)
Türk Memet Nöbete (2004)
Dost Yüzlerde Zaman (2005)
Çocuklar İçin (2009)
İsterler ki Susalım (2011)
Beyaz Melek (2011)