İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi, “Cumhurbaşkanına alenen hakaret” suçlamasıyla Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın beraatına karar verdi. Kararın ardından açıklama yapan Özdağ, "Bugün mahkeme, suçun ortaya çıktığını, yani ortada bir suç oluştuğunu açıkça karara bağlamıştır. Keşke Türkiye, bu 'düşman ceza hukuku' anlayışını hiç yaşamamış olsaydı. Çünkü hukukta adil olmazdın, en fazla devlete zarar veriyor. Bu karar, hukuk adına sevindiricidir; ancak bu sevinç yanıltıcıdır." dedi.

19 Ocak'ta Antalya'da partisinin İl Başkanları İstişare Toplantısı'nda konuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, "Son bin yılda gerçekleşen hiçbir Haçlı Seferi, Erdoğan'ın ve AKP'nin Türk milletine ve Türk sermayesine zarar vermediğini" belirtti. Bu konuşmasından bir gün sonra "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla Ankara'da alınan, savcılık bölgesinden sonra da "halkı kin ve düşmanlara tahrik etme" suçlamasıyla tutuklandıan Ümit Özdağ hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla 4 yıl 8 ay kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Söz konusu davanın üçüncü duruşması ise bugün İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma, saat 10:23'te başladı. Sanık avukatlarının savunması alındı.

“Bu yargılamanın hiç olmaması gerekirdi”

Ayrıca Özdağ'ın son sözleri soruldu. Özdağ, şunları söyledi:

"Yapmış olduğunuz siyasi bir eleştiridir. Bu yargılamanın hiç olmaması gerekirdi. Yaptığınız eleştirilerin farklı siyasetçiler tarafından Ak Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı daha ağır ifadeler kullanılmış. Bunlarla ilgili bir cezai soruşturma yapılmıştı, ihlal vakaları da açılmadı. Bugün Türkiye'nin geçmişteki siyasi ve hukuki düşmanca ceza uygulamalarının bir sonucu olarak cezalandırılmasını istiyorum."

Ayrıca hakim, “bu unsurların oluşmadığı” sürece Özdağ'ın beraatına karar verdi.

“Hukuksal uygunluk belgesinin belirtilmesi, en fazla devlet adamına zarar verir”

Kararın ardından adliye önünde açıklama yapan Özdağ, şöyle konuştu:

'Ankara'da bir yemek yerken, hakkımdaki iddia gerekçesi gösterilerek onlarca polis tarafından ele geçirildi. Aynı gece İstanbul'a getirildim ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, yaklaşık 25 santimetrelik bir kalasın üzerinde geceyi geçirmek zorunda kaldım. Ertesi gün talep talebiyle Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildim. Bu süreçte, Kayseri'deki olayların tahrik edildiği iddiasıyla tutuklandım.

Bugün ise Cumhurbaşkanı'na hakaret eden unsurların oluşmadığı mahkeme tarafından beraat edildi. Bu karar, hukuk adına elbette sevindiricidir; Ancak bu mutluluk yanıltıcıdır. Çünkü hukuk yalnızca özetten ibaret değildir, bir bütündür ve aynı zamanda bir verilmiştir.

"Keşke Türkiye, bu 'düşman ceza hukuku' anlayışını hiç yaşamamış olsaydı"

Ortaya çıkan tablo şudur: Türkiye'de bir başsavcılık, eski bir parlamento ve bir siyasi parti genel başkanını, suçun unsurlarının oluştuğu bir iddia nedeniyle onlarca polisle ele geçirilebilmekte; geceyi Emniyet Müdürlüğü'nde, adeta bir mafya ya da terör rejimi lideri gibi geçirmesine sebep olabilmekte ve ertesi gün mahkemeye sevk edebilmektedir. Bu, olmaması gereken bir durumdur. Nitekim bugün mahkeme, suç unsurlarının ortaya çıktığını, yani ortada bir suçun ortaya çıktığını açıkça karara bağlamıştır. Keşke Türkiye, bu 'düşman ceza' anlayışını hiç yaşamamış olsaydı. Bu hukuksal uygunluk belgesinin belirtilmesi, en fazla devlet adamına zarar vermektedir.

'Adalet mülkün temelidir' sözü, yalnızca duvarlarda yazılı bir ifade değil; elementin kurucu formülüdür. Bu ilke, bütün devletler için ve bütün tarih boyunca geçerlidir.

Umarım bu tür adil, doğru ve hukuk gerçekten temsil eden kararları, düşman ceza hukuku uygulamalarının devam ettiği diğer davalarda da hızlı bir şekilde verilir ve Türkiye'de hukuk adına tüm yurttaşların yeniden umut duyabileceği bir süreci tamamlarsınız.”