Türkiye, parlamenter demokrasiden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiği 2018’den bu yana ağır ekonomik dalgalanmalarla boğuşuyor. Yüksek enflasyon, sabit gelirli geniş halk kitlelerini yoksulluğa sürüklerken ekonomik çarpıklığı fırsata çeviren varlıklı kesimler de ultra zenginler ligine yükseldi. Gelir dağılımı bozuldu, Türkiye adeta ‘zenginler ve yoksullar’ ülkesi oldu.
Hukuka, adalete, devlete olan güven erozyona uğradı. Hukuk, adalet kavramları anlamını yitirince ekonomi programlarından sonuç alınamadı. Sıkı para politikası faizleri patlattı, faiz artışı fabrikaları, ticarethaneleri vurdu. Kazandıklarını faize yatırmak zorunda kalan işletmeler kapılarına kilit vurmaya, işçilerini çıkarmaya başladı.
İŞTE KRİZİN SORUMLUSU
Bir dönem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en yakınında olan ve doktorluğunu da yapan İYİ Parti Milletvekili Turhan Çömez, ekonomik sıkıntıların nedeni olarak Erdoğan’ı işaret etti, “Krizin tek müsebbibi Erdoğan’dır. Krizin nedeni de çözümün adresi olamaz” dedi. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne halkı ikna etmek için her gittiği ortamda, “Verin yetkiyi, görün etkiyi. Bakın her şey bir anda nasıl düzeliyor” dedi. Daha iyi bir hayat yaşayacağını düşünen halk, sisteme geçişe onay verdi. Ancak beklenen olmadı.
‘FAİZ’ DEDİ AMA...
Merkez Bankası Mart 2021’de yüzde 17 olan faizi, yüzde 19’a yükseltince Erdoğan, sıkıntılara sebep olarak faizi gösterip Naci Ağbal’ı Merkez Bankası’ndan aldı. Eleştirilere de, “Bu konuda Nas ortada, Nas ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor” yanıtını verdi. Bu adım, ekonomide dengelerin bozulduğu bir süreç başlattı. Ardından Merkez’in seri faiz indirimleri geldi. Faiz en son yüzde 8.5’e indirildi. Bu kez de döviz fırladı, enflasyon patladı, faiz yüzde 50’ye çıktı, işsizlik arttı.
Bütçe varlıklı kesime aktı
Maaşlardaki artış zamları karşılamaya yetmeyince dar ve sabit gelirli emekli, işçi, memur bir anda kendisini derin bir yoksulluğun içinde buldu. İçine düşülen kriz ortamından çıkabilmek için bu sefer de Kur Korumalı Mevduat (KKM) ortaya atıldı. Parasını dövize yatırmaktan vazgeçene döviz garantili faiz geliri vaat edildi. KKM hesabı açtıranlar dövizden kazanacakları parayı devletten almaya başladı. Devletin bütçesi adeta varlıklı kesimlere akmaya başladı. Bütçe açığı büyümesin diye bu sefer bu yük Merkez Bankası’na yüklendi. Merkez iki yılda 1.5 trilyon liranın üzerinde zarar etti.
‘Bütün sebep Erdoğan’
İYİ Partili Turhan Çömez, yaşanan tüm sıkıntıların nedeni olarak Erdoğan’ı işaret etti. “Ülkenin içinde bulunduğu derin ve yaygın krizin tek müsebbibi ülkeyi yöneten iktidar ve onun başındaki Erdoğan. Krizin sebebi çözümün adresi olamaz” diyen Çömez, “Milletin açlık ve sefalet içerisinde yaşamasının nedeni iktidarın ekonomi yönetiminde beceriksiz, hırsızlıkta ise son derece yetenekli olması. Erdoğan son 7 yıldır istikrarlı bir şekilde ‘Enflasyon tek haneli rakamlara inecek’ diyor. Bunun gerçekleşmediğini gördükçe de millete ‘Sabredin’ diye nasihat veriyor. Kendisi gitmedikçe ülkenin refaha kavuşmasına imkan yok” diye konuştu.