Arapça kökenli “Mübalâğa” sözcüğünün Türkçesi “Abartı”, bir nesneyi ya da olayı olduğundan büyük, fazla, gösterişli göstermektir. Son yıllarda özellikle siyasal alanda bu tür çabalara, gösterilere daha çok rastlanmaktadır. Halk dilinde “Palavra” olarak nitelendirilen bu tür davranışlar gerçekleri saklamak, yaşanan ve izlenen aykırılıklarla olumsuzlukların üstünü örtmek, kamuoyunu yanıltmak için yeğlenmektedir. Gerçeklerin aydınlığından yapaylıkların ve yalanların karanlığına çekme çabaları, yalanın bir türü olan abartılarla yaşama geçirilmektedir. Günümüz siyasal yöneticilerinin hukuktan ekonomiye, siyasetten güvenliğe, yerleşimden yaşamın değişik alanlarına uzanan geniş ve kapsamlı bir alanda oluşumlarla ilgili sözleri çelişkileri açıkça ortaya koymaktadır. Bunlara göre “Her şey olağanüstü denilecek ölçüde çok iyi, çok parlaktır. Hiçbir endişeye gerek yoktur. Başarılar birbirine eklenmektedir. Demokraside sınıf atlatılmıştır. Büyüme oranı OECD ülkeleri arasında ön sıradadır. IMF vesayetçidir.”

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik güçlükleri ve kötü olasılıkları, yaşam sorunlarını görmezlikten gelenlerin yukarıdaki savları, siyasete ve siyasetçiye güveni sarsacak boyutlardadır. Kendi yüksek gelirlerini, devlet kesesinden yaptıkları giderleri, aldıkları ödenek ve yollukları, dış gezi ödemelerini unutup halkla, memur, emekli ve işçiyle alay edercesine ekonomide pembe tablo çizenler yakınmaları, sorunları ve eleştirileri duymazlıktan gelmektedirler. Halkın, emeklinin arasında ve içlerinde olmadıklarından çekilen güçlüklerin ayırdında değiller. Yapılması, görevleri gereği çok doğal, çok olağan olan hizmetleri de allayıp pullayarak “olağanüstü” göstermek için atmadıkları nutuk kalmıyor.

YAŞAM GERÇEKLERİ

Bir tür ürkütüp korkutma, baskı ve gözdağı aracı durumuna getirilen kanun hükmünde kararnamelerle yapılanlar ortada. Uygulama gerekçesine çok aykırı içeriklerle dolu kararnameleri yineleyerek demokrasinin ışıklarını söndüren yönetim, partizan tutumuyla seçim sürecini şimdiden gölgelemektedir. Gelecek korkusuyla, yanına aldığı küçük partiyle yıkımı durdurup yakayı kurtarma çabası, “hukuksuzluklara neden olabilir” endişesi liderlerin konuşmalarıyla artmaktadır.
Silahlı Kuvvetler’in doğal görevlerinde aldıkları olumlu sonuçları iktidarın kendisine, üstelik liderine mal etmesi tam bir bencilliktir. Ulusal yapıları ve değerleri partizanlıkla bir kesimin saymak ya da göstermek onlara duyulan güveni de sarsar, yurtseverlikle de bağdaşmaz.

Yurtiçindeki teröristlerin hâlâ bitirilmemiş olması bir yana, onların saldırılarıyla verilen şehitler yürekleri yakmaktadır. Zamanında FETÖ’yle sıkı işbirliği içinde olanların, PKK için geçişler tanıyanların, karşılama yapanların sorumluluğu çok ağırdır. Ülkenin güvenlik sorunu partizan yaklaşımlarla değil, gereken önemle ele alınsaydı bu sonuçlar olmazdı. Şimdi cezaevlerinde binlerce öğrenci var. Gözaltılar her gün artıyor. Derneklerden üniversitelere uzanan geniş bir alanda tutuklamalar, görevden alınmalar sürüyor. Çalınmayan kapı giderek azalıyor. İşsizlik çığ gibi. Eğitim, değişik uygulamalar ve imam hatip ayrıcalığı ile bozuluyor, yargı yandaşlarla dolduruluyor ama parlak başarı nutukları atılıyor.

YA DIŞ İLİŞKİLER?

ABD’nin PYD ve PKK desteğine karşın birliktelik, Suriye bombalanmasına karışık sözler, Rusya ile çelişkili duruşlar, Fransa Cumhurbaşkanı’nın tuhaf açıklamalarına yetersiz yanıtlar, dış ilişkilerde karmaşanın belirtisi. Türkiye adına tepkiler yetersiz ve etkisiz. ABD ve uydusu Batılıların petrol amaçlı Ortadoğu yöntemleri için her yol, her araç geçerli sayılıyor. Suriye siyaseti ikilemli ve gel-gitli. Şimdilerde merak edilen bir suskunluk ve sessizlik var.

VE İÇERİDE      

Enflâsyonun artması, para değerinin düşmesi, toplumsal barış ile ulusal dayanışmanın her gün siyasal bir darbe ile sarsılıp yıkılma tehlikesi olumsuzlukları büyütüyor. Bu arada Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun eleştirileri ve açıklamaları ilgiyle izleniyor. A. Gül ilişkisi dışında beğeni alıyor.
Toplumsal düzeyimiz yönünden büyük üzüntü veren kimi generallerin, kimi profesörlerin, çoğu daha açıklanmayan siyasetçilerin FETÖ’cü olması ne durumlara düşüldüğünün ibretlik belirtisidir. FETÖ kim ki ona bu kişiler taparcasına bağlı oluyor? Dışişleri Bakanlığı’nda kariyer memurlarının yüzde yirmisi yani 461 kişi memuriyetten çıkarılmış. Bozulma ne kadar büyükmüş, yazık. Siyasal ilişkiler, düzenlemeler ve adaylıklar çok özen gerektiriyor. Önceki yanlışlık ve yanılgıların yinelenmesinden kaçınmak gerekiyor.

sozcu-banner-1