Günümüz iktidar öncülerinin ve güçlerinin seçim çalışmaları yarınlara ilişkin değişik kestirimlere neden oluyor. Birbirlerini doğrulayan ve yalanlayan kimi yaklaşımları olsa da ilkede, amaçta, yöntemde uyumları çok belirgin. Özellikle ramazanın duygusal ortamından da yararlanarak inanç sömürüsüyle sonuç almak istiyorlar. Demokrasinin en temel ilkelerinden, vicdan özgürlüğünün simgesi olan laikliğe tümüyle aykırı konuşmaları ve eylemleri, şeriat düzeni özlemini ve özenini gösteren tutumları düşündürüyor. Anayasal ilkelere (madde 2) ve gereklere (cumhurbaşkanının tarafsızlık andına, mad. 103) uymama durumu endişe veriyor.

Öyle görünüyor ki iktidar partisiyle parlamento dışı kalmamak için onun peşine takılan parti seçimi kazanırlar da anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde ederlerse ülke yapısını, devletin niteliklerini değiştirecek kalkışmalarda bulunabilirler. Şeriat düzeni ağırlığına kayabilirler. İktidar partisi, adındaki “Adalet” sözcüğünü unutturan işlem ve eylemlerini artırarak sürdürüp tam bir dikta düzenini ulusun omuzlarına yıkabilir. Bugün çok eleştiri alan yargıyı tümüyle kendine bağlayarak tam bir engizisyon aygıtı ve aracı gibi kullanabilir. Üniversite özerkliğini büsbütün geçersiz kılacak yapıyı iyice siyasallaştırıp bilimi varsayımlara bırakabilir. ATATÜRK’ün eserlerini iyice yıkabilir, ilkelerini geçersiz kılabilir, büstlerini, heykellerini, resimlerini kaldırabilir. Kağıt paraların görünümünü değiştirebilir.

Anayasayı değiştirecek çoğunluğu sağlayamazlarsa nasıl bugün bir değişiklik olmadan ona uymuyorlarsa yarın da bu özetlediğimiz olumsuzlukları anayasayı değiştirmeden eylemli biçimde yapabilir, yaşama geçirebilirler. Etkin biçimde karşı çıkacak kişi, kurum, güç bırakmazlar. Yaptıkları, yapacaklarının habercisidir. Devletin niteliğini eylemli olarak bozdukları gibi yapısını da bozmaktan kaçınmazlar, çekinmezler.

NE OLMALI?

Kendilerine ve yarınlara güven için inanılacak bir sözleri, tutum ve davranışları görülmüyor, duyulmuyor. Oy için ödün, oy için söz (vaat), oy için sunumlar birbirine ekleniyor. Yapılacak iyi bir iş, gerçekleştirilecek önemli bir yapım, yürütülecek olumlu bir atılım güveni ve inancası yerine süslü sözler, kabadayılık gösterileri yeğleniyor.

Ne diyeceği, ne düşündüğü beklenen, ne yapacağı merak edilen, katkısına ve desteğine gereksinim duyulan, görüşü alınacak bir organ, bir kurum bırakılmadı. Medyanın büyük bölümü korku, çıkar, yandaşlık, amaç ve düşünce birlikteliğiyle iktidar organı durumuna dönüştü. Özgür, bağımsız basın bir elin parmakları sayısına indi.

Öyleki aracı, tefeci, tâcir kazanımlarındaki haksız ve yüksek fiyat uygulamasında muhalefet bile sessiz kalıyor. Ekonomi sorunları siyaset telâşının arkasına itiliyor. Açık, gerçekçi, içtenlikli seçim konuşmasını duymaktan yoksun kalınıyor.

Parlamenter sistem korunmalı ve güçlendirilmeli. Eşitlik, yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği sağlam temellere dayandırılarak sağlanmalı. Sağlık, ekonomi, kültür, sanat, spor ve kentleşme sorunları öncelikle ele alınmalı, yolsuzluklar önlenmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bağımsız olmalı, inanç yoluyla edinimler ve sağlanan konumlar engellenmeli, gerekli düzenlemeler ivedilikle yaşama geçirilmelidir. Toplumsal barış ve ulusal dayanışma çağdaş gerekleriyle gerçekleştirilmeli, inanç, soy ve öbür ayrımlar yurttaşlık bağlamında bir ayrılık nedeni olmamalı, ülke tümlüğü ve ulus birliği asla tartışılmamalıdır.

VE...

Dürüst, düzen içinde geçecek bir seçimle olumlu sonuçları ülkeyi aydınlatacak, toplumu erinç ve gönenç içinde mutlu kılacaktır. Böyle bir durum beklemek hepimizin yurttaş olarak en doğal hakkıdır.

Kurtarıcımız ve kurucumuz Büyük ATATÜRK’e gereken saygıyı göstermeyenler, adını anmaktan kaçınanlar, O’na olan borçlarını ve görevlerini unutanlar, O olmasa ve cumhuriyeti kurmasa şimdiki yerlerinde bulunmaları olanaksız kimileri utandırıcı tutumlarının ağırlığı altında küçülüp unutulacaklar. Biz yineleyelim: Ne mutlu Atatürk’ü olanlara! Ne mutlu Atatürkçü olanlara! Ne mutlu Atatürk’le olanlara!

sozcu-banner-1