Sevgili okurlarım, seçim sonuçları (üç aşağı beş yukarı) önceden belliydi. Biz defalarca yazdık, duygu ve düşüncelerimizi belirttik ama iktidar kesimi umursamaz göründü...
Zira yapacak bir şeyleri kalmamıştı. Gidişin iyi olmadığını onlar da biliyordu.
Doğrusunu isterseniz ben İstanbul seçiminden fazla umutlu değildim. Ankara için derseniz, tam tersini düşünüyordum. Zira Ankara’da yaşıyorum ve başkentin havasını kendimce koklamaya çalışıyordum.
İşte 13 Mart 2019 tarihli yazımdan bir bölüm:
“...Ankara’da ciddi bir ‘Mansur’ rüzgarı esiyor. Onun karşısına çıkarılan ise AKP-MHP koalisyonunun adayı Mehmet Özhaseki. Ancak çok ilginçtir, bu iki partinin kemikleşmiş seçmenleri dışında Özhaseki rağbet görmedi.
Başka bir deyişle, Ankara’nın dokusu onu reddetti.
Bu durum iktidar ortaklarını doğal olarak rahatsız etti. Rahatsız olmanın da ötesinde panik yaşamaya başladılar...”
İşte 24 Mart 2019 tarihli yazımdan bir başka bölüm:
“Ankara ‘Mansur’u sevdi. Efendi adammış, kendisine yapılan saldırılara karşı çirkefleşmedi. Şimdiden kazanmış görünüyor. Bunda en büyük etkenlerden biri ise Ankara ahalisi Mehmet Özhaseki’yi benimsemedi.
Ankara halkı ile Kayseri’den getirtilen Özhaseki arasında ciddi bir doku uyuşmazlığı çıktı...”

★★★

Ankara’nın, yani başkent Büyükşehir Belediyesinin uzun yıllar sonra Millet ittifakı tarafından kazanılmış olması büyük bir başarıdır.
İstanbul başarısı daha da büyüktür.
Şimdi, İmamoğlu’nun önde olduğu İstanbul’da bütün oylar yeniden sayılacakmış falan filan...
Umarız birileri tarafından katakulli yapılmaz, üçkağıt açılmaz, “Bul karayı al parayı” gibi çirkin yöntemlere başvurulmaz.

★★★

Sevgili okurlarım, seçim öncesinde AKP-MHP ikilisi ciddi bir endişe içerisinde yaşıyordu.
Ya başarı elde etmeleri mümkün olmazsa ne yapacaklardı!
Ortaklar elbette ki İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi Büyükşehirlerin elden çıkma olasılığını düşünüyor, ama yine de bu konuda erkekliğe leke sürmek istemiyorlardı!
Kendilerini ve çevrelerini gurur ve kibir esir almıştı.
Ama yine de korkuyorlardı.

★★★

Seçimden hemen önce Mart ayındaki çeşitli yazılarımdan:
“...İş o raddeye vardı ki, seçim sonuçlarını kendilerince ‘Beka sorunu’ olarak dillerine doladılar. Yani var olup olmama sorunu!
Panik yaşamaya başladılar çünkü AKP-MHP ikilisinin Ankara’yı yitirmesinin kendileri açısından korkunç bir felaket ve hezimet olacağını biliyorlar.
Seçimde başarısız olmaktan korkuyorlar. Korkunun da ötesinde panik yaşıyorlar...
Panik bu!..”

★★★

Şimdi ellerinde tek çare kaldı!
Kaybettikleri her yerde, özellikle İstanbul’da seçim sonuçlarına itiraz etmek. Bir sürü mazeretin arkasına sığınıp CHP’nin başarısını defterden sildirmek.
Bu başarının gerçek tanımı nedir?
“Biz yüzde 51 oy aldık ve Cumhur ittifakı olarak birinci olduk” demenin bu koşullarda hiçbir anlamı olamaz.
Evet, siz yüzde 51 aldınız ama başta İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi elinizdeki Büyükşehir kalelerini kaptırdınız!
Millet ittifakının elinde olan bir tek Büyükşehir kalesini bile düşürmeniz mümkün olmadı.
İzmir, Eskişehir, Aydın, Muğla, Hatay, Tekirdağ, Edirne...
(Büyükşehir olmayan il ve ilçe belediyelerini burada hiç saymıyorum.)
Siz yenilgiye uğradınız sayın abilerim!

★★★

Ortaya çıkan bu sonuçlar özellikle AKP açısından bakıldığında hiç de iç açıcı değil.
Bu nedenle konuşamıyorlar...
Artık rüyadan uyandılar ve acı gerçekle, hayatın gerçeği ile yüz yüze geldiler.
Yukarıda saydığım İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya Büyükşehir belediyeleri, iktidarın dibine kadar kullandığı birer “İmparatorluk” idi...
Hele de İstanbul...
Şirketleriyle birlikte olanakları devletten bile çok daha büyük olan bir kuruluş...
Elinde sonsuz para gücü var.
Yandaşlara peşkeş çekilen sonsuz bir para gücü...
Hesabını soran yok!

★★★

Eğer böyle olmasaydı, bu ülkede Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış olan Binali Yıldırım makam koltuğunu bırakır mıydı!
İstanbul’a gidip  aday olur muydu!
Şimdi sadece “Sandık sonuçlarına itiraz ediyoruz” diyebiliyorlar!
İşte orada, birkaç hafta öncesine kadar hiç kimsenin tanımadığı düzgün bir adam çıktı ve bunların düzenini altüst edip yenilgiye uğratmayı başardı.
Sonuçlara itiraz etsinler bakalım!
Bunları söylerken aklıma bazı atasözleri geliyor...
“Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye!..”
“Geçti Bor’un pazarı...”