Hafta içinde çıkan “Turizm payı uygulaması Anayasa’ya aykırıdır” başlıklı yazımda, 7183 sayılı Kanun ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın genel tebliğ taslağı ile yapılmak istenen düzenlemelerin bir kısmını dikkatinize sunmuştum.

ÇÖZÜLMEYİ BEKLEYEN SORUNLAR

Bilindiği üzere, havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde 7.5 ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) tarafından işletilenler hariç olmak üzere, havalimanı ve terminal işletmelerinden binde 2 turizm payı alınacaktır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanarak web sitesinde görüşlere açılan “Turizm Payı Beyannamesi” Genel Tebliğ Taslağı’nda genel olarak; turizm payı ödeyen işletmelerinin birbirlerine olan satışlarında net satış tutarını hesaplarken ayrıma gidilmediği için, aynı matrah üzerinden iki kez turizm payı ödenmesi gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.

Şöyle ki; havaalanı ve terminal işletmesi kapsamında elde edilen bazı gelirler, havayollarından veya kiracılardan işletmeci şirket tarafından alınmakta ve gelir olarak kaydedilmekte, daha sonra ise DHMİ ile işletmeci şirket arasındaki anlaşma uyarınca belli oran veya belirlenen yolcu sayısı üzerindeki yolcu başına alınan ücretler DHMİ’ye ödenmektedir.

DHMİ’ye gerek gelir paylaşımı, gerekse garanti yolcu geliri olarak ödenen tutarların, DHMİ’nin turizm payı ödeme yükümlülüğü olmadığı da dikkate alınarak; işletmeci şirketler tarafından sözleşmesel yükümlülük nedeniyle gelir yazılan tutarlar üzerinden, turizm payının ödenmemesi gerekmektedir. Yani işletmeci şirketler DHMİ’ye ödenen paydan sonra kalan tutar üzerinden turizm payı ödemelidir.

MÜKERRERLİK GİDERİLMELİ

Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesisleri ile konaklama tesislerinin de turizm payı ödeme yükümlülüğü vardır. Havaalanı ve terminal işletmeleri söz konusu faaliyetleri icra eden şirketlere alan tahsisi yapabilmekte ve kira geliri elde edebilmektedir. Hatta genel olarak kira ücreti, cironun belli bir yüzdesi olarak belirlenmektedir.

Tebliğ taslağından; hem söz konusu firmaların hem de havalimanı ve terminal işletmecisi olan firmaların bu kapsamdaki tüm gelirleri üzerinden turizm payı ödeyecekleri anlaşılmaktadır. Bu durumda, aynı net satış rakamı üzerinden iki kez turizm payı alınması sonucu doğmaktadır.

Bu mükerrerliği engellemek için; gelirleri üzerinden turizm payı ödeyen, bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesisleri ile konaklama tesislerinin ödediği kira bedelleri üzerinden, işletmeci firmaların bir kez daha turizm payı ödememeleri için, söz konusu kira gelirlerinin net satış rakamından tenzil edilmesi gerekmektedir.

Turizm payı beyan dönemi 1 Ekim 2019 tarihi itibarıyla başlamış bulunmaktadır. Turizm payı ödemek durumunda olan turizm işletmelerinin, turizm payı nedeniyle katlandıkları ilave maliyetleri, sundukları ürünün fiyatına yansıtacakları da unutulmamalıdır. Yani turizm katkı payını yine tüketici ödemiş olacaktır.

Katkı payı, mülkiyet hakkının ihlalidir


Geçen haftaki yazımda; turizm payı uygulamasının hangi gerekçelerle Anayasa’ya aykırı olduğunu açıklayıp; ilk beyannamenin “ihtirazi kayıtla” verilerek, konunun vergi mahkemesine taşınması gerektiğini ifade etmiştim.

Anayasa Mahkemesi, 2015 yılında bireysel başvuru kapsamında 2015/19953 nolu başvuru ile kendisine yapılan “otelcilik ve konaklama hizmeti ile iştigal eden şirket adına katkı payı tahakkuk ettirilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia” ile ilgili kararını 26.06.2019 tarihinde vermiştir.

“Hangi müdahale türü olursa olsun, mülkiyet hakkına ancak ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir bir kanun ile müdahale edilebileceği kuşkusuz olup, müdahale türleri arasındaki farklılaşma ölçülülük yönünden önem taşımaktadır” tespitini yaparak, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar vermiştir.

(Kararın tam metni 06.08.2019 tarih ve 30854 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.)

Turizm payı alınmasına ilişkin yasal düzenleme ve uygulamaya ilişkin örneklerin yer aldığı genel tebliğ düzenlemelerinin uygulanması ile beraber, binlerce hukuki ihtilaf ve vergi davası açılacağı anlaşılmaktadır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde mevcut Turizm Tanıtma Genel Müdürlüğü ve buna ayrılmış bir bütçe varken; yeni yeni kendisini toparlamaya başlayan turizm işletmelerinden katkı payı alıp, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurmanın mantığını hâlâ kavramış değilim.