AKP’li Meclis Başkanı Mustafa Şentop milletin aklıyla alay ediyor galiba...
Şentop, acıklı bir ifadeyle, milletvekillerinin geçinemediğini iddia etti.
Vah zavallılar! Aramızda para toplayıp verelim bari!
Geçinemeyen muhterem milletvekillerinin maaşları ne kadar? 22 bin 200 lira... Fakat devamı var. Dün SÖZCÜ’de yayınlanan bir milletvekilinin 3 aylık maaş bordrosunda gördük: Vekil beylerin makam tazminatları 2938 lira...
Bu da yetmiyor! Özel hizmet tazminatları da var: 3 ayda 12 bin 840 lira!
Ayrıca 3 ayda 25 bin 113 lira yolluk da alıyorlar...
Çocuk yardımı, sosyal güvenlik primleri, vesaire... Böylece bir milletvekiline 3 ayda ödenen toplam para: 79 bin 583 lira 81 kuruş.
...Ve hâlâ geçinemiyorlarmış, öyle mi?
Allah’tan kork be Sayın Şentop!
Kimsenin malında mülkünde gözümüz yok ama “Geçinemiyoruz” diye ağlaşmanız bu yoksul milletle alay etmek oluyor!



Adalet Bakanlığı “İnfaz Yasası”nda yapılan değişikliğin tamamlandığını ve Meclis açıldığında affın çıkacağını açıkladı.
Halen cezaevlerinde bulunan 278 bin tutuklu ve hükümlüden 170 bininin serbest bırakılabileceği hesaplanıyor.
Ancak... Cumhurbaşkanı’na hakarete af yok!
Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinde tanımlanan “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan açılan binlerce dava devam ediyor. 2099 mahkûmiyet var!
Son 3 ayda Cumhurbaşkanı’na karşı görüş ve eleştirileri nedeniyle 9 gazeteci 46 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılandı, biri beraat etti, 3’üne para cezası verildi, 5 dava devam ediyor.

★★★

Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla açılan rekor sayıdaki davalar, eski bir olayı aklımıza getirdi.
Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Demirel’e de hakaretler olmuştu ama sayısı çok azdı. Bazı davalarda sanıkları bizzat Demirel kurtarmıştı.
İşte o olaylardan biri...
Yaşar Topcu, mesleği avukatlık olan eski bir siyasetçi. 43 yıl Demirel’in avukatlığını yapmış, 1987’den sonra milletvekilliği, Ulaştırma ve Bayındırlık Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu.
Topcu 1977 yılındaki bir olayı şöyle anlatıyor:
“Antalya’daki Asliye Ceza Hakimliği’nden bir yazı geldi. Başbakan Demirel’e ağır hakarette bulunduğu için tutuklanan bir sanıktan bahsedilerek Başbakan’ın şikâyetçi olup olmadığı soruluyordu.
Yazıyı Demirel’e sundum. Okudu ve şöyle dedi:
Kim bilir ne yanlış yaptık ki, adam bize dümdüz gitmiş. Bir insan durup dururken Başbakan’a hakaret etmez. Hemen Antalya’ya git, hapisteki şahsı tahliye ettirmeden dönme!’
Antalya’daki duruşmaya katıldım. Hâkim talebimi sordu ‘Şikâyetçi değiliz, sanığın tahliyesini istiyoruz’ dedim.
Şaşırıp kalan hâkim duruşmaya ara vererek beni odasına çağırdı:
‘Şikâyetçi olmamanıza hayret ettim. Allah aşkına bu Başbakan nasıl bir kişi?’ dedi.
‘Demek ki, Sayın Başbakan’ı yanlış tanımışsınız’ dedim.
Hâkim talebimize uyarak beraat kararı verdi. Sevinen sanık hıçkıra hıçkıra ağlayarak ‘Çok pişmanım, keşke dilim kopsaydı!’ dedi.
Sanığı tahliye ettirip Ankara’ya dönünce Sayın Demirel’den kocaman bir aferin aldım.”

Utanmaza bakın!


Ben Kanadalıları medeni insanlar diye bilir, severdim. Fakat içlerinde terbiyesizler de var demek ki...
Biliyorsunuz, Kanadalı bir şirket, altın aramak için Kaz Dağları’nı talan etti, 200 bine yakın ağacı katletti! Tabii ki o şirkete izin verenlerin suçu daha büyük!
Şirketin CEO’su McCluskey’in, madende Türk işçiler kullanılacağını söyleyerek “Türkler taş taşımakta çok iyi” diye dalga geçmesi terbiyesizlikten de beter!
Bu tür hakaretlere son zamanlarda daha sık rastlar olduk. Maalesef yöneticilerimiz Türkiye’nin onurunu koruyamıyor!

TEBESSÜM

Temel’in ilginç sorusu!


Temel, “Size bir sual sorayım arkadaşlar” der.
“Sor bakalım” derler...
Temel sorar:
“Evlilik ile akıl hastanesi arasında ne fark vardır?”
Dinleyenler “Dam üstünde saksağan... Ne alâkası var bunun?” derler.
Temel izah eder:
“Öyleyse ben size söyleyeyim:
Birine akıllı girip, deli çıkarsın!
Diğerine ise deli girip akıllı çıkarsın!
Bazı siyasilerimizi de oraya tıkmak lâzım ki, deli girip akıllı çıksınlar!”

GÜNÜN SÖZÜ

Acıyı tatmamış olan, ne demek olduğunu bilemez!