Terör örgütü PKK ve onun Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’ye karşı Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekatta, siyasi amaç terör örgütü militanlarının etkisiz hale getirilmesidir. Türkiye’nin, Suriye’de Kürtleri öldürme gibi bir niyetinin asla olmadığı ortadadır.

Her fırsatta, teröristlere karşı mücadelede Suriye devletiyle iş birliğinin gerektiğini vurguluyoruz. Dün arkadaşımız Aytunç Erkin de bu konuyu gündeme getirmişti. 20 Ekim 1998’de imzalanan “Adana Mutabakatı”, teröristlere karşı Türkiye ve Suriye’nin ortak mücadelesini öngörüyordu. Bunun daha ileri adımı da atıldı. Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Esad’la görüşmediği için iki ülkeyi ilgilendiren bu anlaşma işlevsiz vaziyette.

KANUN BİLE VAR

2011 yılında Türkiye ile Suriye hükümeti arasında “Terör ve terör örgütlerine karşı ortak iş birliği” anlaşmasını öngören ve TBMM’ye sunulan kanun tasarısında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve tüm bakanların imzası var.

Hükümetleri adına 21 Aralık 2010’da dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Suriye adına Velid Muallim, “Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İş Birliği Anlaşması”nı imzaladı. Söz konusu anlaşma, Türkiye ve Suriye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mutabakatı’nın geliştirilmesini, başta PKK olmak üzere, iki ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı bir çerçeve oluşturulmasını hedefledi.

NELER YAPILABİLİRDİ?

TBMM’de kabul edilmesine rağmen iş birliği anlaşmasına göre adımlar atılmadı. Atılsa ne olacaktı? Eşitlik, karşılıklı saygı, iyi komşuluk ve ortak çıkarların korunması ilkelerinden hareketle, üçüncü tarafların çıkarlarına zarar vermeden ve kendi ulusal mevzuatlarına uygun olarak hareket edeceklerdi. Anlaşmada yer alan ama yapılamayan bazı maddeleri sıralayalım:

1- Tarafların güvenliği ile istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadelede başarıya ulaşılmasını, somut sonuçların teminini sağlamak üzere ortak bir terörle mücadele politikası geliştirilecek, bu konularda istihbarat paylaşımı ve bilgi değişimi yapılacak.

2- Bu anlaşma, tarafların terör ve başta PKK terör örgütü ile çeşitli adlar altındaki uzantıları olmak üzere, diğer terör örgütlerine karşı ortak mücadelede güvenlik iş birliğini de kapsar.

3-Taraflar, anlaşmanın uygulanmasında; PKK terör örgütü ve çeşitli görüntüler ve adlar altında bu örgütün uzantıları/yan kuruluşlarına ilave olarak, hangi kişi, grup ve eylemlerin terör, terör örgütü ve terörist olarak niteleneceği hususunda kendi mevzuatlarıyla uyumlu olacak şekilde aldıkları ortak kararlara göre hareket edecekler.

4- Taraflar, hiçbir terör örgütünün, özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarının/yan oluşumlarının, kendi topraklarını kullanmalarına, güvenlik ve istikrarı bozmalarına, bu örgütlerin kamp ve eğitim yeri kurmalarına, militan toplama, silah, patlayıcı madde, lojistik destek ve terörizmin finansmanı teminine, bu amaçla kaçakçılık ve ticaret yapmalarına, yasa dışı geçişlerine, üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarına izin vermeyecek.

5- Taraflar, yukarıda yer alan hususlar kapsamında, gerektiğinde ortak operasyonlar yapacak. Tarafların, güvenlik, istikrar ve çıkarlarını ihlal etmeye çalışan PKK terör örgütü uzantılarıyla, diğer terörist grupların üyeleri ve iş birlikçileri, bir taraftan diğer tarafa kaçanlar da dahil tutuklanacak, tutuklanan kişiler talep eden tarafın vatandaşıysa o tarafa teslim edilecek.

...Ve iki ülkeyi ilgilendiren terörle mücadeleye ilişkin nice maddeler. Ancak, TBMM’de kanunlaşan anlaşma dikkate alınmış olsaydı, Suriye ile bugünlere gelmeyecektik...