Günler hızla geçiyor. Artmıyor, azalıyor. Yaşam süreci giderek sona yaklaşıyor. Tükenmenin doğallığı güç yitirmekle somutlaşıyor. Organların devingenliğinde belirgin bir yavaşlama kendini duyuruyor. Yaşam koşulları sık sık değişmekle birlikte genelde durağanlığını koruyor ve sürdürüyor. Renksizlik bir yana, bulanıklık ağırlığını ve kapsamını artırıyor. Ortamda bir akım sürükleyişi, bir sömürü çarkı dönüşü türü sis var. Sorumluluklarıyla hizmet yarışında olması gereken kimileri “Böl-parçala” buyruğu almışçasına aldırışsızlıkla arsızlıklarını doyurmaya çalışıyor. “Atın önünde et, itin önünde ot!” sözünü anımsatırcasına siyasal çalkantılar içinde kimler neler yapıyor, kimler nerelere geliyor, kimler nasıl ve nerelere gidiyor? Nitelik, eğitim, deneyim, yatkınlık değil, kotarım ve kullanım gözetiliyor.

Halkımı suçlamıyor, seçmeni asla küçümsemiyorum ama iki yıl iktidarda güç duracak kimseleri yirmi yıl tutmayı bir türlü mantıklı bulmuyorum. İnanç bağımlılığı ve sömürüsü, yaşam koşullarını ve hukuksal gerekleri yıkıp geçebiliyor. Oysa, ulusal yaşamda devinim ve dönüşümün çağdaş gereklere uygun, insan haklarına ve yaşamın olumlu değişimleriyle gelişmelerine bağdaşır olması aranır.

Ağzından çıkanı kulağı duymayan kimi ilkel, kaba ve terbiye yoksunlarının cirit attığı bir ortamda soyluluk ve seçkinlik yansıtan tutum ve davranışların mutluluğunu yaşamak giderek güçleşiyor. Kasılma, böbürlenme, yukardan bakma, küçümseme, toplumsal ilişkileri bozuyor, insanlık değerlerini düşürüyor. Siyasal karşıtlıkların kişisel ve kesimlerarası karalama ve kavga etkinliğiyle sürdürülmesi birçok değeri, ilkeyi ve kuralı geçersiz kılıyor. Partililerin düşünce, görüş, öneri ve eleştirileriyle yarışacak yerde değişik içerikli saldırılar ve suçlamalarla karşılaşmaları ilkelliği ve çirkinliği yürek burkutuyor.

Giderek ereğine ve anlamına uygun bir Cumhuriyet yaşamı yerine siyasal bağnazlıklar ve düşüklüklerle karartılan bir ortamla açmazlara, çıkmazlara sürükleniyoruz. Cumhurbaşkanının bir partiden gelip bağımsız olması başka, partiye bağlı ve partili olarak görev yapması başka. Günümüzdeki durum Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın 103. maddesinde ayrıntılı içerikli andındaki “...TARAFSIZLIK...” konumuna tümüyle aykırıdır. Böylece Anayasa’nın 104. maddesinin ikinci fıkrasındaki “...Türk Milleti’nin birliğini temsil eder” kuralına uygunluk da tartışılıyor. Anayasa, yurt düzeyinde herkesi bağlar, herkes Anayasa’ya uymak zorundadır. Gerisi lâftır...