Ulusal dayanışmanın, toplumsal barışın kaynağı ve devletin temeli saydığımız adaleti gerçekleştirmekle yükümlü yargı erkine ilişkin yakınmalar üzüntümüzü ağırlaştırıp derinleştiren sorunların başında gelmektedir. İş yükünün ağırlığını, kimi hukuksal görüş ayrılıkları nedeniyle belli konularda değişik kararlar alındığını doğal bulmamıza karşın özellikle siyasal konularda iktidar yanlılığıyla eleştirilmesine gönlümüzün asla katlanmadığı yargı erkine ilişkin yakınmalar endişemizi artırmaktadır.

Daha birkaç yıl önce 300’den fazla AKP’li avukatın yargıçlığa ve cumhuriyet savcılığına atanması yargının onuru, anlamı ve özgünlüğü yönünden düşüncelerimizi yorarken günümüz olaylarına ilişkin durumlar ve tutumlar çekincelerimizi yoğunlaştırmıştır. Bağımsızlığın ve yansızlığın en belirgin biçimde yaşama geçirilmesi gereken alanda olası yanlılık ve siyasal etki kuşkusu içimizi karartmıştı. Günümüzde kimi olaylara ilişkin soruşturmalar, kimilerine ilişkin kararlar endişemizde haklı olduğumuzu göstermektedir. İlgisizlik ve takipsizlik yanında olur olmaz suçlamalar, yargılamalar ve tutuklamalar karamsarlığın nedenidir.

Basındaki eleştiriler durumu açıklamaktadır. “AKP’nin yangın yerine çevirdiği adalet sisteminde hukukun son damlaları buharlaşırken..” (Tuncay Mollaveyisoğlu, Cumhuriyet, s.12, 24/6/2020). -”Adaletten sıfır almış bir iktidar..”(Mine Söğüt, Cumhuriyet, s.5, 24/6/2020) –“İktidar yargının tümünü ele geçirdi, emri altına aldı. Hak, hukuk, adalet gibi kavramları yok etti. Sıra geldi yargının ilk ayağı olan avukatlara..” (Emin Çölaşan, Sözcü, s.5 24/6/2020) -”TBMM işlevsizleşti. Yüksek yargı ile hâkim ve savcılar Saray’a bağlandı.” (Ahmet Tan, Cumhuriyet, s. 12, 28/6/2020]- “AKP, Anayasa Mahkemesi, Danıştay’ı ele geçirmeden, HSYK’yı (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu) ele geçirmeden başaramayacaklarını bugün bu hedefe erişerek başardı” (Özdemir İnce, Cumhuriyet s.3, 28/6/2020).

Hukuk-devletinin kanıtı, yargı bağımsızlığıdır. Bu olmazsa Anayasa’ da “Hukuk, devleti” yazsa bile gerçeği yansıtmaz. Kimse inanmaz. “Adaletin iktidarın emrine girdiği ülkeler..  –Adaletin esir alındığı ülkeler ..” eleştiri ve örnekleri basınımızda önemli kanıt gösterilip vurgulanmaktadır. Bu konularda hukuk devletine yaraşır önlemler alınıp çalışmalar yapmak gerekirken bu kez yargının üç öğesinden savunmaya ilişkin çirkin yaklaşımlar kaygılarımızı büsbütün artırmıştır. Avukatlara yönelik tutumlar demokrasiyle, hukuk devleti niteliğiyle asla bağdaşmayan, düzene yaraşmayan, yönetimi çirkinleştiren kötülüklerdir. Ayrı baro düzeni yargıç ve savcıları da böler, hukuku siyasallaştırır. Devletin temelini çatırdatır. Nitekim iktidar yandaşları hemen ayrı baro adımını attılar. Değerli ve seçkin bilim adamı yazar Emre KONGAR’ın 5.1.2020 günlü Cumhuriyet gazetesindeki yazısındaki yargı eleştirileri herkesi ilgilendirmeli, uyarmalıdır.

iktidar sözcülüğüne soyunan kimi hukuk diplomalı yandaşlar, bayan avukatlara türban yasağını, Danıştay kararıyla uygun bulunduğunu bilmeden ya da unutmuş görünerek eleştirmektedir. Şimdi zaten uygulanmıyor. Türban bir biçim (stil) olarak değil, bir simge, ayrılıkçı bir görünüm olduğu için yasaklanmıştı. Ankara Barosu’ndan avukat E. A. olayıyla bir sömürü ve yandaşlık-karşıtlık olasılıklarının önlendiği kanısındayız. Türbanlı yargıç ile avukat birliği kuşkusu adaleti gölgeler.

Artık sulandırılmış, anlamını yitirmiş, amacından saptırılmış olaylarla gündemi değiştirip bozmak yerine önemli aykırılık ve çelişkileri gidermeye çalışmak gerekir. Cumhurbaşkanının tarafsızlık andına karşın AKP genel başkanı olmasındaki durum gibi. Donatılmakta ve doyurulmakta olan iktidar yandaşı konuşmacıların yansıttığı olumsuzluklarla kimi yandaş tv kanallarındaki açık oturumlar ibretle izlenmektedir. Yargıyı oluşturan sav-savunma-karar üçlüsünde yurttaşları temsil eden avukatları kendi siyasal amaçları yönünden bölenler ilerde çok pişmanlık duyacaklar ama iş işten geçmiş olacaktır. Yargı yakınma konusu oldukça toplumun ateşi düşmeyecektir.