ATATÜRK ulusal güneşimizdir

Yıl 1953. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi temsilcisi olarak Ankara Üniversitesi Talebe Birliği Yönetim Kurulu üyesi ve Türkiye Milli Talebe Federasyonu Yayın Komisyonu üyesi olarak Devrim Gençliği dergisinin yazı işleri görevlisiydim. Dışişleri Bakanlığı’ndan 10 Kasım’da Atatürk’ün naşının Anıtkabir’e taşınması sırasında görev yapacak üniversiteli öğrencinin bildirilmesinin istenmesi üzerine benim adım verilmişti. Daha önce 4 Kasım’da Etnografya Müzesi’nde tabutunun çıkarılarak katafalka konulmasında Talebe Federasyonu’nca bildirilen 100 erkek, 80 kız üniversite öğrencisinin 5 Kasım sabahına kadar tutacağı nöbetin görevlisi olarak da benim adım verilmişti. Tabutun Etnografya Müzesi’nin girişindeki mermerin Erkek Teknik Öğretmen Okulu müdür, öğretmen ve öğrencilerinin birlikte çalışmalarıyla kesilip kaldırılmasında sonra getirilen vinçle Atatürk’ün İtalyan kiraz ya da ıhlamur ağacından yapıldığı söylenen, iki yanında rengi hiç bozulmamış sapsarı dörder halka bulunan, kubbeli tabutu çıktı. Bir paravana getirilerek tabutun önüne konuldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Kamile Şevki MUTLU ve yanındaki öğretim üyeleri kefeni açıp baktıktan sonra çekildiler. Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencileri başkanları Türkan Yaylalı’yla birlikte tabutun küflerini temizlediler, yepyeni duruma getirdiler.

Prof. MUTLU, Atatürk’ün durumunu incelediklerini, iki koltuğunun altına bileşimlerinin yazılı notuyla birlikte bedenin bozulmama ilâcının küçük birer şişeyle konulduğunu, olumsuz bir durum olmadığını anlattı. Tabut kapatılıp katafalka konuldu. Türk Gençligi’nin nöbeti başladı. Bu sırada Tıp Fakültesi son sınıf öğrencilerinden Güler GÜRSU (şimdi emekli Prof. Dr.) gelerek nöbete katılmak islediler. Onların bu isteklerini de yerine getirdim. Sabahleyin nöbeti askerler aldı. Bu durumları ANITKABİR dergisinin Nisan 2000 tarihli 2. sayısıyla, Eylül 2010 tarihli 39. sayısında fotoğraflarla ayrıntılı biçimde anlattım. Birçok dergi ve gazetede anlatımlarım yayımlandı.

Atatürk’ü toprağa veren 10 kişiden yaşamda kalan benim. Anıtkabir’de düzenli biçimde hazırlanmış mezarı önünde Cumhurbaşkanı Celâl BAYAR, TBMM Başkanı Refik KORAL TAN, Başbakan Adnan MENDERES, İçişleri Bakanı Namık GEDİK, Ankara Valisi Kemal AYGÜN, Belediye Başkanı Atıf BENDERLİOĞLU, Atatürk’ün son genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK, Atatürk’ün manevi oğlu Abdürrahim TUNÇAK, kız kardeşi Makbule ATADAN ve Türk Gençliği temsilcisi olarak ben vardım. Tabut açılarak kefenli olarak Atatürk toprağa konuldu. Üzeri örtüldü. Toprağı düzeltildi. Sonra annesinin memleketi Karaman’dan, Selanik’ten ve Kıbrıs’tan gelen gazel kumaş keseler içindeki topraklar serpildi. Daha sonra benim Cebeci ve Dışkapı’daki öğrenci yurtlarından aldırdığım kanlar serpildi. Bu işlemler bitince mezarın sağ yanındaki sehpada bulunan tutanağı devlet yetkilileri imzaladı. Bu sırada Makbule hanım hafif hafif hıçkırıyordu. Celâl Bayar, imzalar tamamlanınca “Buyurun arkadaşlar” deyince herkes dışarı çıkarken Makbule Hanım hıçkırıklarını tutamadı. Yanına giderek sol elindeki çantasını sağ eline aldırdım. Sol koluna girerek onu yukarı çıkarıp bekleyen yakınlarına teslim ettim.

Bizim hiç sönmeyen güneşimiz olan ATATÜRK sonsuza değin Türk Ulusu’nun yüreğinde sıcaklığıyla yaşayacaktır.