“Hele siz bu kardeşinize yetkiyi verin, şu dolar-faiz ne olacak, nasıl mücadele edilecek görürsünüz.” diyorlardı...

Millet yetkiyi verdi. Peki, sonra ne oldu? Sonuç hüsran ve pişmanlık! Herkes ağlamaklı!

Memlekette insanlar perişan, ücretler perişan, gelirler perişan... Milletin neredeyse yarısı aç!

Ne oldu o muhteşem vaatlere?

Hiçbir bilimsel temele dayanmayan teorilerle ekonomiyi mahvettiler.

Şimdi bir yandan “Enflasyon yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada var, halinize şükredin” diyorlar, bir yandan da kendilerini uyaran herkesi düşman ilan edip:

“Aşağılık, şerefsiz, ahlâksız, namussuz, dangalak, hayvandan beter” vs. gibi hiçbir ağıza yakışmayacak sözlerle hakaret yağdırıyorlar.

Bu kafayla, ülkede kötü giden hiçbir şeyi düzeltemezler!

★★★

Onlar böyle sövüp saymakla zaman kaybederken artan dolar kuru milleti yoksullaştırmaya devam ediyor.

Türk Lirası’nın değer kaybı ve alım gücünün hızla eriyişi durmadı.

Dolar 15 lira eşiğini aştı... Kurdaki bu artışla birlikte yeni zamların sökün edeceği kesin. Bugün-yarın benzine 1 lira 12 kuruş daha zam gelmesi bekleniyor.

Sonra ne olacak? Pazardaki domatesin fiyatı bile artacak!

Bilgilerine güvendiğim ekonomistler yüzde 69.97 olarak açıklanan, gerçekte yüzde 156.86 olan enflasyonun henüz zirveden uzak olduğunu düşünüyor. Yani daha da artacak!

Bu, insanlarımızın acılarının dinmeyeceği, yükselen enflasyonla birlikle dertlerinin de artacağı anlamına geliyor.

★★★

Şimdi gelelim en ilginç meseleye...

Türkiye’nin bu hazin tablosuna rağmen AKP’nin anketlerde hâlâ yüzde 30 dolayında oy alarak birinci parti konumunu muhafaza etmesine ne demeli?

İktidar ne kadar yanlış yaparsa yapsın, ne kadar kaybederse kaybetsin, oy oranı hâlâ yukarılarda dolaşıyor. Neden?

Muhalefetin bu konunun üzerine eğilmesi, derin ekonomik krize rağmen iktidarın niçin hâlâ ayakta kalabildiğini incelemesi lâzım.

Sanıyorum millet, umut bağladığı “6’lı Masa”nın “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ile birlikte “ekonomik çözüme”de eğilip umut verici bir modelle karşılarına çıkmasını bekliyor. Bugün Türkiye’nin 1 numaralı sorunu ekonomidir.

Kaybetme korkusu!


Dün beş liraya aldığını bugün on liraya alamıyorsun.

Fiyatlar gemi azıya almış, dörtnala gidiyor.

Ağırlaşan hayat şartları insanlarda neşe bırakmadı. Sokaklarda gülen bir yüze rastlamak çok zor. Herkeste bir kuşku, bir endişe var. “Yarınımız ne olacak?” diye düşünüyorlar.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu gerçeği dile getirerek:

“Bayramı bile karamsar geçirdik” diyor ve ekliyor:

“Gülümsemeyi unuttuk! Halkımız yorgun. En büyük hırsızlığa, yaşam enerjimizi çalarak imza attılar. Ancak maratonun son 100 metresindeyiz ve kazanıyoruz. Pes etme vakti değildir. Bırakın çeteler kaygılansınlar, hayata küssünler, uykuları kaçsın!”

Evet, son zamanlarda birilerinin uykuları fena halde kaçıyor. Her geçen gün biraz daha sertleşmelerinin sebebi kaybetme korkusu!

TEBESSÜM

Rivayet olunur ki...


Eski yıllarda, Anadolu’nun bir kentinde genelev açılması istenir.

Buna valilik karar verecektir ama tereddüt eden vali, sorumluluktan kurtulmak için İçişleri Bakanlığı’na sorar...

İçişleri Bakanı da durumu Başbakan Demirel’e iletir.

Muhalefet bunu haber alınca şiddetle karşı çıkar ama Başbakan’ın izniyle genelev açılır.

Gazeteciler Başbakan Demirel’e “Neden izin verildiğini” sorarlar.

Demirel’in cevabı ilginçtir:

“Ne yani? Açmayalım da bizi mi...?”

GÜNÜN SÖZÜ


Hayatta aptallara akıllılardan daha çok rastlarsınız!