Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapması gereken öğrencilere dönük çalışmalar, dini dernekler, vakıflara bırakılmış durumda. Sayıları ve içerikleri açıklanmayan onlarca protokol imzalanıyor, bunların içerikleri öğrenilemiyor. Protokollerin imzalandığından bile toplum yıllar sonra haberdar oluyor. Oluyor da ne oluyor? Yeni protokoller imzalanmaya, laik eğitimin aşındırılmasına devam ediliyor.
Şu günlerde de kısa adı ÇEDES olan “Çevreme Duyarlıyım. Değerlerime Sahip Çıkıyorum” protokolü konuşuluyor. Emekli Binbaşı Rifat Yeniay’ın “Dindar Nesil Yetiştirme” adlı kitabının 165. Sayfasında, ÇEDES Projesi Protokolü ile ilgili bilgiler var. O bilgiler de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 2021 Yılı Faaliyet Raporu’nun 100-101 sayfasında ki açıklamalara dayandırılmış. Yeniay, kitabında şu konulara dikkat çekiyor:
YENİ YÖNETİCİ SINIFI
1- 20. Milli Eğitim Şurası’nda alınan ve ülkedeki bütün anaokullarında başlayacak olan, 4-6 yaş çocuklarına verilecek “Din, Ahlak ve Değerler Eğitimi” konusu.
2- Diyanet Akademisi kurulması ile 3 Mart 1924’te kaldırılan Şerriye ve Evkaf Vekâleti 100 yıl sonra kısmen yeniden kuruluyor. Böylece din eğitiminin bir kısmının mevcut Anayasa ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırı olarak tekrar Milli Eğitim Bakanlığından Diyanet İşleri Başkanlığına geçmesi ve Milli eğitim Bakanlığına paralel bir dini eğitim teşkilatlanmasına gidiliyor.
3- İmam Hatip okulları, “imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli memurların yetişmesi” amacıyla açılmıştır. Bugün gelinen aşamada bu amacın aşılarak toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayacak bir eğitim yapılanmasına gidildi.
Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, 9 ayrı Yabancı Dil Programları (Hazırlık Sınıfı), Spor, Musiki, Geleneksel ve Çağdaş Görsel Sanatlar, Uluslararası program, Hafız Öğrencilerin Eğitim Gördüğü Proje AİHL, Teknoloji Programı uygulayan Proje Anadolu İmam Hatip Liseleriyle toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsayacak şekilde program çeşitliliğine gidildi. Bu gelişmeden, bu okullar üzerinden yeni bir “Yönetici Sınıf” yetiştiriliyor.
4- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) mevcut Subay kadrosunun yüzde 60’nın, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrası üniversitelerden, AKP referansıyla alındı. Bunlar arasında tarikat- cemaat yapılanması olduğu basın yayın organlarında açıkça dile getirildi.
Yeniay, “Bu konuların sürekli gündemde tutulmasını sağlamak, böylece daha güçlü bir karşıt kamuoyu oluşturarak, iktidarın serbestçe hareket etmesini engellemek lazım” diyor.
HAC İZNİ İSTEYEN ATAŞE
Emekli Albay Güray Belhan’ın yazdığı İkinci Adam yayınlarından çıkan “Önüm, Arkam, Sağım, Solum ?ARİKAT” kitabında da çok ilginç bilgiler var. Güray Beyle konuştuktan sonra kitaptan güncel bir bölüm aktarıyorum:
“Yaşamış olduğum olayı bu kitaba yazıp yazmama konusunda tereddüt içerisindeydim. Ama Türk halkının TSK’nin getirilmek istendiği durumu görmesi ve bilinçlendirilmesi açısından yazılmasında fayda gördüm.
Askeri Ataşe Yönetim Şubeye bağlı bulunan ataşelik personeli Türkiye’deki personele benzer şekilde 30 gün yıllık izin hakkına sahiptir. Yıllık planlamaya göre, izinlerini geçirecekleri yerleri bildiren mesajla, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’ndan izin talep ederlerdi. Kimi personel izinlerini Türkiye’de, kimisi de yurtdışı ülkelerde geçirirdi. Şube olarak sadece ‘Riskli ve seyahatten menedilmiş bir ülkeyi talep eden var mı?’ diye kontrol eder ve izin kâğıtlarını Daire Başkanı imzalı olarak gönderirdik.
ÖZELLİKLE YAZMIŞTI
Plan subayım, bir askeri ataşemizden gelen mesajla birlikte yanıma geldi. Mesajdaki kullanılan üslup daha önce hiç tanık olmadığım tarzda bir izin mesajıydı. Asya kıtası dışında bir yerde görev yapan bu ataşemiz, iznini Suudi Arabistan’da geçirmek istiyordu. Bu izin talebinde hiçbir sıkıntı yoktu. Suudi Arabistan’la ilgili de herhangi bir kısıtlama yoktu. Sadece alışılmış şekilde bir izin talebi yapılsa durum gayet normal olurdu. Dediğim gibi üslupta fark vardı.
Askeri ataşemizin mesajında özellikle belirtmek istediği bir husus gözüme çarpmıştı. Bu askeri ataşe izin talep yazısında özellikle, ‘yıllık iznimi hac farizamı yerine getirmek maksadıyla Suudi Arabistan’da geçirmek istiyorum’ diye yazmıştı. Müslümanız ve Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, ama askeri ataşe olan bu subay niçin dini vecibesinin reklamını yapar bir tavır takınmıştı? Böyle bir şeye neden ihtiyaç duymuştu? Yapacağı ibadeti bir subayın böyle mesajla Genelkurmay karargâhına bildirmesini de yadırgamıştım. Bakalım değerli okuyucular, bu askeri ataşenin daha sonra hangi kademeye yükseldiğini tahmin edebilecek mi?”
O SORUYA CEVAP YOK
Güray Albaydan o komutanın hangi göreve geldiğini öğrendim. Bu konuyu konuştuğumuz günlerde, gazetelerde Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan bir genelge yer aldı. Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Askeri Ataşeliği tarafından Hacca gitmek isteyen askerler için kontenjan ayrıldığı, gitmek isteyen komutanların başvurması isteniyordu.
Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) ilgili birimine daha önce de böyle bir uygulama olup olmadığını sordum. Bu konuda cevap vermemeyi tercih ettiler. Yetkililer, “Bizimle ilgili bir konu olunca mutlaka sorun; olumlu ya da olumsuz bir cevap veririz” diyorlar ama, bu soru da “Olumsuz” olduğu ve geçen yıllarda da örneği olmadığı için cevap verilmediği anlaşılıyor.