Maaşına yüzde 40 zam alan Cumhurbaşkanı, yüzde 25 zammın üzerine seyyanen 4 bin lira daha alan emekli vekiller ile ‘1 lira’ bile zam verilmeyen milyonlarca emekli...
Kendilerine gelince zammı kaçırmayan milletvekilleri ile her türlü zammı cebinden ödeyen milletin kendisi...
İyi kötü hem zam, hem seyyanen ödeme yapılan memur ile daha almadan maaşları eriyen 15 milyon asgarici mahkum...
Tatile çıkabilen, bir lahmacuna 400 lira veren, gittiği Yunan adalarını sosyal medya hesabında anlata anlata bitiremeyen, plaj locasına servet ödeyenler, bırak tatile gitmeyi ev ve de zam sahibi yüzünden parkta çadır kuracak hale gelenler...
Torun torbanın yaz tatili için sarayları ayaklarına serenlerle, bayramda el öpüp boynuna sarılan torununa anca çarpışan oto parası, 50 lira verebilenler...
Öksürse süper hastanelerde check up üstüne check up yaptırabilenlerle, ‘acil kalp ameliyatı’ için 1 yıl sonrasına randevu alabilenler...
Milyonluk elektrikli arabasına atlayıp turlayanlarla, elektrik faturası için devlet yardımına muhtaç olanlar...
Şeylerinde boncuk olduğu için açılan her kapıdan beklemeden geçenlerle, ekmek almak için, ucuz pirinç için, indirimli kıyma için, öğrenci yemekhanesinde bir tas çorba için kuyruklarda bekleyenler...
Yaz yaz bitmez!
Aslında sevmezdim karşılaştırmayı. Çok çalışarak, namusu ve alın teri ile çok kazanıyorsa ‘benden çok vergi ödüyor’ diye düşünürdüm hep.
AKP iktidarında değiştim, diyemiyorum.
Tersine yükü halka yıkıp köşeyi dönenlerden ‘gıcık kapıyorum’ artık!
Bir kilo kıyma parasını tek lahmacuna ödeyene, ‘boğazında kalsın’, millete sıfır zammı reva görüp kendi maaşlarını kayırana, ‘helal etmiyorum’, her türlü haltı istedikleri gibi yiyen, üstelik bunu yıllardır yapan kendileri değilmiş gibi davrananlara daha neler neler diyorum bir bilseniz.
Çünkü çok çalışmaksa ölçü, Türkiye’de kadın erkek, genç yaşlı çalışıyor zaten. 70 yaşına gelip iş arayanların sayısı o kadar fazla ki. Okulu bırakıp çalışan çocukların sayısını milli eğitim bakanı bile bilmiyor.
Vergi ödemekse başka bir ölçü soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, bebek bezinden kefene, maaşlardan kesilenden aldığımız deterjana, KDV’den ÖTV’ye verginin yüzde 80’i sırtımızda.
***
Oysa bir zamanlar, her memleketin zengini de fakiri de olabilir, kimi Gucci’den kimi gücü yetmediği için bit pazarından giyinir, onların dolarları varsa bizim imanımız, Ramazan’da fitremiz, Kurban’da bir torba etimiz, kendisi zenginleşmeyip bizi uçurmaya söz veren liderimiz var der, yuvarlanıp giderdik.
Dönüştük... Düzenimiz bozuldu, huzurumuz kaçtı çünkü.
Tıpkı Türk Ceza Kanunu’nda, “İnsanlar arasında ayrımcılığa yol açan, kamu barışını, düzenini ve toplumun huzurunu bozan eylemlere; halkı, sosyal sınıfları düşmanlığa tahrik suçu denir” yazdığı gibi tahrik ediliyoruz!
Tahrik edilen bizlersek, tahrik suçunu işleyenler kim o zaman?
Hukukçu değilim... Geleceğini güvende hissetmek için çalışıp çabalayan, düşünen, vergi ödeyen ama işlerin adil yürümediğini bizzat yaşayan milyonlarca yurttaştan biriyim.
Tepkileri, öfkeyi, hele son seçimde AKP’ye oy verdiklerini söyleyip zamların ardından pişmanlıklarını dile getirenleri gördükçe gıcık kapma konusunda yalnız olmadığımı anlıyorum.
Yeni bir oluşum belki de...
TCK’nın ‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Suçu’ maddesindeki gibi zamlardan, adaletsiz vergi yükünden, hayat pahalılığından ve haksızlıklardan beyinleri ‘tahrik’ ruhları ‘tahriş’ olup ‘insaf be kardeşim’ diyenler birliği!