İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre; nehirler sadece su taşımıyor; tarım arazilerinden, kanalizasyon sistemlerinden ve karayollarından sızan gizli bir kimyasal kokteyl de akıntıya karışıyor. Yorkshire’daki 10 nehri inceleyen Ecomix projesi, bu görünmez tehdidin ekosistemleri nasıl yeniden şekillendirdiğini gün yüzüne çıkarıyor. Araştırmanın kalbinde, 32 kilometrelik Foss Nehri var.

Foss, North Yorkshire orman plantasyonlarından, arpa ve kanola tarlalarından, küçük köylerden geçerek York kent merkezine ulaşıyor. Nehir yolu boyunca modern yaşamın “kimyasal parmak izleri” birikiyor. Çalışmayı yürüten York Üniversitesi’nden Prof. Alistair Boxall, “Bu, Yorkshire sularının kimyasal nabzı” diyor ve Foss’ta görülen tablonun ülke geneline ışık tuttuğunu vurguluyor.

ZARARLI MADDE NEHİRLERİN YÜZDE 75'İNDE BULUNDU

Bilim insanları, binlerce kimyasal arasında lastik katkı maddesi 6PPD-quinone’u tespit etti; ABD’de somon kitlesel ölümleriyle ilişkilendirilen bu madde Sheffield, Leeds ve Wakefield’daki kentsel örneklerin yaklaşık yüzde 75’inde bulundu.

En yaygın maddeler arasında fungusitler ve herbisitler yer alıyor. Avrupa’da kullanımı onaylı yaklaşık 500 pestisit ve hayvan sağlığı için 600 ilaç bulunuyor. Saman nezlesi mevsiminde antihistamin seviyelerinin nehirlerde yükselmesi, tuvaletten akan ilaçların suya karıştığını gösteren çarpıcı bir başka işaret.

İzleme çalışması, Foss’un kaynağından 16 kilometre uzaktaki Stillington Mill’de, emekli bir okul müdürünün bahçesinde başladı. Burada 3 bin kimyasal belirlenirken, hedeflenen 52 tehlikeli bileşiğin 44’ü üç örnekleme noktasında saptandı. Kimyasalların yüzde 40’ının doğal kökenli olması, geriye kalan sentetik yükü daha da düşündürücü kılıyor.

ŞEHRE YAKLAŞTIKÇA TABLO AĞIRLAŞIYOR

Nehir York’a yaklaştığında tablo ağırlaşıyor... Evsel atıkların eklendiği kentsel bölümde suya bin kadar yeni madde karışıyor. York’un dışındaki New Earswick’te, kanalizasyon sistemi arızası sonrası paracetamol seviyesi Avrupa’da kaydedilen en yüksek ikinci değere ulaştı; normalin bin katı.

York Üniversitesi laboratuvarında “küçük canavarlar” olarak adlandırılan ördek ve kuğu midyeleri, koçbaşı salyangozlar, kan kurdu ve sülükler, topladıkları sudaki kimyasallara maruz bırakılıyor. 

12 farklı mavi-yeşil alg kültürü de besin zincirinin tabanındaki etkileri göstermek için izleniyor. Boxall, “Bazı kimyasallar besin zincirinin tabanını, bazıları omurgasızları, diğerleri balıkları vuruyor” diyor.

'ÇEVREDE BİN YILDAN FAZLA KALABİLİYOR'

Ecomix, bir yılda 19 noktada 20 bin numune alarak kapsamlı veri topladı. Rivers Trust’tan Rob Collins, “Kimyasalları kaynağında kontrol etmek şart; Pfas gibi ‘sonsuz kimyasallar’ çevrede bin yıldan fazla kalabilir” diyor. Ajansın kısıtlı kaynakları düşük etkili kirlenme olaylarını soruşturmaya yetmiyor.

Projeye yurttaş bilimi desteği de büyük. York merkezinde haftalık örnek alan Richard Hunt’ın verileri, UV filtreleri, alev geciktiriciler, hayvan kurt ilaçları, DEET ve kokainin de aralarında olduğu en yüksek kimyasal yoğunluklarını gösterdi.

Hunt, “Rakamlar karşısında şok oldum; insanlara nasıl yardımcı olabilecekleri anlatılsa çok şey değişir” diyor. Boxall ise, “Kimyasallar toplum için vazgeçilmez, ama çevresel zararlarını azaltmalıyız” derken, Hunt da kenti besleyen Ouse ve Foss’un York’un refahındaki payına dikkat çekerek “Şehir, nehirlere borçlu; onlara daha fazla saygı göstermeliyiz.” ifadelerini kullandı.