Temmuz ayında konut satışları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,4 artarken, yılın ilk yedi ayında da güçlü seyrini korudu. Yeşilada, bu tablonun para politikasının yeterince sıkı olmadığının göstergesi olduğunu belirterek, iç talepteki canlılığın Merkez Bankası’nın faiz indirimini zorlaştırdığını söyledi. Türkiye’de konutun hâlâ servet koruma aracı olarak görülmesinin, devlete ve finansal sisteme duyulan güvensizlikten kaynaklandığını ifade eden Yeşilada, yabancı alıcıların azalması, nüfusun yaşlanması ve yüksek faizlerin kalıcı hale gelmesinin konutun kısa ve uzun vadede prim yapma ihtimalini zayıflattığını vurguladı.
ENFLASYONLA MÜCADELEDE ZORLU SÜREÇ
Aydınlık'ta yer alan habere göre, 2026’da enflasyonun düşeceği yönündeki açıklamaları da değerlendiren Yeşilada, sert bir ekonomik durgunluk olmadan kalıcı düşüşün zor olduğunu dile getirdi. Ücret artışlarının baskılanmasının tek başına yeterli olmayacağını belirten ekonomist, emlak vergisi ve rayiç bedel artışlarının bütçe açığını kapatmada etkili olabileceğini ancak siyasi dirençle karşılaşılabileceğini söyledi.
TAHVİL PİYASASINDA CANLANMA YOK
Yeşilada, tahvil piyasasında ciddi ancak yıkıcı olmayan bir durgunluk yaşandığını belirtti. Hazine’nin yüksek borçlanma ihtiyacı, yabancı yatırımcının ilgisizliği ve bankaların isteksizliği nedeniyle tahvil faizlerinin yüksek seyrettiğini, getiri eğrisinin negatif olmasının da uzun vadeli tahvillere ilgiyi azalttığını aktardı.
2026'DA ÇOK DAHA ZORLU OLACAK
Türk lirasının suni olarak değerli tutulduğunu belirten Yeşilada, bu durumun en fazla bir yıl daha sürdürülebileceğini ifade etti. Kasım ve aralık aylarında turizm gelirlerinin azalmasıyla döviz talebinin artacağını, yapısal önlemler alınmadığı takdirde 2026 kışının ekonomik olarak çok daha zorlu geçeceğini söyledi.