Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden psikoloji profesörü Dobromir Rahnev, insan bilincini bir bilgisayara aktarma süreci olan “zihin yükleme”nin bir gün mümkün olacağını söylüyor. Peki ama nasıl?
Rahnev’e göre zihin yükleme, beynimizin ve bilincimizin bir kopyasını çıkarıp bir bilgisayara aktarmak anlamına geliyor. Bu dijital ortamda kişinin kendilik bilinci, anıları ve benlik hissi korunuyor, ancak fiziksel bir bedeni olmuyor. Yine de bu sanal ortamda gerçek hayatta yapabildiğimiz her şeyi yapabiliriz: Yemek yemek, araba kullanmak, spor yapmak... Hatta duvarların içinden geçmek, kuş gibi uçmak veya diğer gezegenlere seyahat etmek gibi gerçek dünyada imkânsız şeyler bile mümkün.
Teorik olarak bu fikir mümkün görünse de, bilim insanlarının beyni henüz tam anlamıyla çözemediği bir dünyada bunun nasıl gerçekleşeceği hâlâ büyük bir soru işareti. Ancak Rahnev, insanlığın daha önce de “imkânsız” görünen Ay’a iniş, insan genomunun dizilenmesi ve çiçek hastalığının yok edilmesi gibi şeyleri başardığını hatırlatıyor.
Elbette beynin karmaşıklığı bu süreci olağanüstü zorlaştırıyor. Rahnev, beynin bilinen evrendeki en karmaşık yapı olarak görüldüğünü vurguluyor. Başarılı bir zihin yüklemesi için, beyne gelen tüm girdilerin (görme, işitme, koklama, dokunma, hissetme) dijital ortamda eksiksiz şekilde simüle edilmesi gerekiyor. Çünkü insana duyularını tamamen kaybettirmek, yani “duyusal yoksunluk”, işkence olarak kabul ediliyor ve ciddi zihinsel sorunlara yol açabiliyor.
Şu anda bilim insanlarının elinde bu karmaşıklığı simüle edecek yeterli hesaplama gücü yok. Üstelik iş yalnızca beynin üç boyutlu yapısını tarayıp haritalamakla da bitmiyor. Bugüne kadar sadece bir sineğin tüm beyni ve bir farenin küçük bir bölümünün haritası çıkarılabildi. İnsan beynindeki 86 milyar nöronun ve trilyonlarca bağlantının kimliklerinin çıkarılması, ardından bu yapıların sürekli değişen işlevlerinin modellenmesi gerekiyor.
Rahnev, “Acaba yalnızca beynin hesaplama biçimini çözmek, tüm biyolojik detayları kopyalamadan bir kısayol yaratabilir mi?” diye soruyor. Örneğin bir arabayı üretmek, onun nasıl çalıştığını bilmekle çok daha kolaydır; sadece tarayıp birebir kopyalamaya çalışmakla değil. Ancak bunun için bilim insanlarının önce beynin nasıl düşündüğünü çözmesi gerekiyor. Bu da şu an için hayal bile edilemeyecek kadar uzak bir hedef.
Bir başka yöntem ise beynin gerçek nöronlarını yapay nöronlarla tek tek değiştirmek. Ancak Rahnev, “Şu anda bir tek gerçek nöronu bile yapay bir nöronla değiştiremiyoruz” diyor. Yine de teknolojinin her geçen gün hızla ilerlediğini ve önümüzdeki on yıllarda muazzam gelişmelerin yaşanmasının muhtemel olduğunu hatırlatıyor.
Bu konuda bir diğer kesin gerçek ise para. Zihin yüklemesi mümkün olduğunda, ölümsüzlük şansı uğruna servetlerini vermeye hazır pek çok milyarder var. En iyimser tahminler 2045 yılını işaret etse de, Rahnev bu tarihin fazla iyimser olduğunu düşünüyor. Rahnev "Önümüzdeki 100 yılda bir atılım beklemiyor ama belki 200 yıl içinde... Sonsuza dek yaşayacak ilk kişi, belki de bu yüzyılda doğmuş olabilir.” diyor.