Özellikle sosyal medyada kerameti kendinden menkul birileri çıkıyor ve savaş üzerine ahkâm kesmeyi marifet sanıyor. Aralarında doktoralı olanlar, doçent hatta profesör sıfatı taşıyanlar var! Ortak özellikleri Mustafa Kemal’in Filistin’de ağır yenilgi aldığını ileri sürmeleri ve Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle çatışma yaşanmamış olmasını kendilerine dayanak yaparak onun komutanlığını küçümseme eğilimi içinde olmaları…

Esasen cevap vermeye değmeyecek ve yetkin akademik kurullar aracılığıyla ilk fırsatta taşıdıkları akademik unvanlarının iptali gerekecek bu tiplerden ziyade, geniş kesimlerin bu konuda yeterli bilgiden yoksun olmaları, konu üzerine eğilmeyi gerekli kılıyor.

Önce Sina’da ne oldu?

Almanların düşüncesine göre, Arap Yarımadasını İngilizlere kaptırmamak; harp sonrasında da bu bölgeleri Osmanlıların eline bırakmamaktı. Almanlar General Falkenhayn’ı bu maksatla Mayıs 1917’de İstanbul’a gönderdi. O’nun tasarısına göre, önce Suriye ve Irak’taki kuvvetlerle Bağdat kuzeyinde bulunan İngiliz kuvvetleri imha edilecek ve Basra’ya ulaşılacaktı. Daha sonra Suriye üzerinden taarruzla Sina cephesindeki kuvvetlerle Süveyş Kanalı ele geçirilecekti. Hedef petrol bölgeleri ve ulaştırma yolları…

Osmanlı Devleti’nce mareşallikle onurlandırılan General Falkenhayn komutasındaki Yıldırım Ordular Grubu’na (YOG) Suriye bölgesindeki 8. Ordu, Bağdat’ın kuzeyindeki 6. Ordu bağlanmıştı. Halep’te de 7. Ordu kuruldu, komutanlığına da Diyarbakır’da bulunan 2. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa atandı.

Bir süre sonra Bağdat’a taarruz fikrinden cayıldı. Yaşanan gelgitlerle zaman kaybedildi.

Mustafa Kemal Paşa Ağustos 1917’de Halep’e ulaştı.

O’na göre Suriye cephesinde de taarruz edilmemeli, savunmada kalınmalıydı. Aynı bölgede hem 8. Ordu hem de 7. Ordu’ya dolayısıyla YOG’a ve Falkenhayn’a da gerek yoktu. Bölgeyi tek bir ordu savunmalı, bu orduya da kendisi komuta etmeliydi. Bunu hem bir askeri gereklilik hem de Almanların Arap aşiret reisleriyle kurduğu ilişkiden işkillenerek siyasi şart olarak görmekteydi.

Bunları açıkça ifade etti. İki de rapor yazarak Tâlat, Enver ve Cemal paşalara yolladı. Esasında YOG’un kurulması 4. Ordu Komutanı ve Suriye Genel Valisi Cemal Paşa’nın durumunu da zayıflatmaktaydı.

Eylül 1917 raporları

Eylül 1917 tarihli bu iki raporu, Mustafa Kemal Paşa’nın gerçekçiliği yanında öngörülü liderliğini öğrenmek açısından herkes okumalıdır. Birinci raporu özetleyelim:

1- Ahali perişan ve devlet idaresiyle arasında bağlar sarsılmış, idare aciz. Rüşvet, vurgunculuk, suiistimaller ve memurların keyfiliği had safhada. Genel hayat çürümüş, ekonomi çökmüş. Harp devam ettiği takdirde, en büyük tehlike, “çürüyen saltanat binasının ani olarak çökmesi” ihtimalinin bulunduğu.

2- Genel askeri vaziyetin durumundan dolayı harbin kısa sürede bitmeyeceği ve uzayacağı.

3- Askeri birlikler zayıflamış, mevcutları 5’te 1 seviyesine düşmüş, subay ihtiyacı ileri seviyede.

4- Askeri siyaset, bir tek eri son ana kadar saklamak siyaseti olmalı.

5- Cephedeki kuvvetler bir Osmanlı paşası emrine verilmeli, Alman sömürgesi durumuna düşülmesi ihtimalinin varlığı.

Bu rapor esasında mevcut harp politikasına karşı olduğunu göstermektedir. Örtük olarak Almanlarla devam etmenin doğuracağı tehlikelere dikkat çekmektedir.

İkinci rapor askeri durumu ayrıntılı olarak ortaya koymakta, bütün cephenin sorumluluğu kendisine verilmediği takdirde istifa edeceğini bildirmektedir.

Değerlendirmesinde İngilizlerin Musul’u bırakmak istemeyeceklerini belirtmesi ve bu öngörünün bir yıl sonra gerçekleşmesi de ilginçtir.

Bu günlerde Falkenhayn’ın kendisine yönelttiği, “Cephede görev almakta tereddüt yaşamakta ısrarlı olup olmadığını sorusu üzerine manidar bir cevap vermekte gecikmemiştir: “Bütün kabiliyetimi sarf için hakiki bir orduya komuta etmeye hazır ve böyle bir ordunun gösterilmesini beklediğimi arz ederim.

İstifa kararı

Raporlara olumlu yaklaşılmadı. Sonuçta Mustafa Kemal Paşa, önerilen 2. Ordu Komutanlığı görevini kabul etmeyerek istifa etti, 11 Ekim 1917 günü İstanbul’a dönmek üzere Halep’ten ayrıldı.

Dönüş parasını temin için atlarını Cemal Paşa’ya emanet ettiği bilinen bir hikâyedir.

Enver Paşa’nın Falkenhayn ısrarı pahalıya mal oldu. İngilizlerin 31 Ekim 1917’de, Gazze’de yani aktüel olarak İsrail-Hamas Savaşının yaşandığı bölgede başlattıkları taarruzlar hızla gelişti. Bölge, Aralık 1917’de Kudüs dâhil elden çıktı. Sina cephesi artık Suriye cephesi haline geldi. Cemal Paşa da ağlayarak İstanbul’a döndü. O’na göre bu yıkımdan Falkenhayn sorumluydu. Mustafa Kemal Paşa durumu raporladığında onun yanında dursaydı daha tutarlı davranmış olacaktı.

Cehalet bir toplumun sorunlarını çözmesinin önünde en büyük engeldir.

Yarınki yazıda bir yıl sonrasını ele alacağız ve bu cehaletin boyutlarını göstermeye çalışacağız.