Çevresel adalet, herkesin, arka planı ne olursa olsun, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu adil ve eşit bir toplum yaratmak için hayati öneme sahiptir.

Çevresel sorunlar ile sosyal adaletin kesiştiği noktada, herkes için daha sürdürülebilir ve adil bir gelecek için çalışabiliriz.

Küresel çevresel zorluklarla karşı karşıya kalmaya devam ederken, çevresel adalet ilkeleri, politikalarımızı ve eylemlerimizi yönlendirmede her zamankinden daha önemli olacak.

ÇEVRESEL ADALETİ ANLAMAK

Çevresel adalet, esasen, çevresel faydaların ve yüklerin, ırk, gelir veya etnik köken fark etmeksizin tüm topluluklar arasında adil bir şekilde dağıtılmasını ifade eder. Özellikle düşük gelirli ve azınlık gruplarının, çevresel tehlikelere, kirliliğe ve diğer olumsuz çevresel etkilere orantısız bir şekilde maruz kalmasını ele almayı amaçlar.

ÇEVRESEL EŞİTSİZLİĞİN KÖKENLERİ

Çevresel eşitsizliğin kökleri, tarihsel uygulamalarda, özellikle de endüstriyel bölgelerin dezavantajlı toplulukların yakınında yerleştirilmesi gibi uygulamalarda derindir. Bu alanlar, "feda bölgeleri" olarak bilinir ve bu bölgeler, astım, kanser ve diğer kronik hastalıklar gibi olumsuz sağlık sonuçlarına yol açan daha yüksek hava ve su kirliliği oranlarına sahiptir.

POLİTİKALARIN ÇEVRESEL ADALETTEKİ ROLÜ

Çevresel adalet, yalnızca bir kavram değil, aynı zamanda savunucuları, savunmasız toplulukları koruyan politikaların oluşturulması ve uygulanması için mücadele eden bir harekettir. Hem yerel hem de ulusal düzeydeki yasalar ve düzenlemeler, hiçbir grubun çevresel yükün haksız bir payını taşımamasını sağlamayı amaçlar. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Çevre Koruma Ajansı (EPA), bu konularla ilgilenmek için bir Çevresel Adalet Ofisi kurmuştur.

ÇEVRESEL ADALETİN HAYATA GEÇTİĞİ ÖRNEKLER

Birçok yüksek profilli dava, çevresel adaleti ön plana çıkarmıştır. Dikkat çeken bir örnek, Flint su krizi olup, Michigan, Flint'teki ağırlıklı olarak Afrika kökenli Amerikalı bir topluluğun kurşunla kirlenmiş suya maruz kalmasıdır. Bu olay, çevresel adaletsizliklerin politika hatalarından ve sistemik ihmalden nasıl kaynaklanabileceğini göstermiştir.

Bir diğer örnek ise Dakota Access Pipeline'a karşı verilen mücadeledir; burada Yerli gruplar, boru hattının kutsal topraklardan geçmesine karşı protesto ederek, bunun haklarını ihlal ettiğini ve su kaynaklarını tehdit ettiğini savunmuşlardır.

ÇEVRESEL ADALETİN KÜRESEL PERSPEKTİFİ

Çevresel adalet kavramı Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmış olsa da, küresel etkileri vardır. Dünyanın dört bir yanında, dezavantajlı topluluklar genellikle en kötü çevresel koşullarla karşı karşıya kalır; bu, ister Amazon'daki ormansızlaşmanın yerli halkları etkilemesi olsun, isterse Küresel Güney'deki sanayi kirliliği olsun. Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma konusundaki vurgusu gibi uluslararası çabalar, bu eşitsizliklerin ele alınması gerektiğini kabul eder.

ÇEVRESEL ADALETİN GELECEĞİ

Farkındalık arttıkça, çevresel adalet talebi de artıyor. Gelecekte, çevre korumayı sosyal eşitlikle birleştiren daha entegre yaklaşımlar göreceğiz. Bu, tüm topluluklar için faydalı olacak şekilde temiz enerjiye geçişi ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının savunmasız nüfusları orantısız şekilde etkilememesini sağlamayı içerir.