New York'un East River'ında, Bronx ile Rikers Adası'nın arasında yer alan North Brother Adası, şehrin en büyük hapishanesine ev sahipliği yapsa da artık tamamen ıssız. Sadece araştırmacılar ve gazeteciler tarafından zaman zaman ziyaret edilebilen bu ada, halka ise kapalı. Tabii bu maceraperestleri engellemiyor.
Adventure Junkies kanalı 2016 yılında ıssız adaya girdi ve deneyimlerini aktardı:
"North Brother Adası muhteşem bir macera. Binaların çoğu o kadar harap ki içlerine giremiyorsunuz, ancak adanın etrafında dolaşmak harika."
Videoda yoğun bitki örtüsüyle kaplı karanlık ve terkedilmiş yapılar yer alıyor. Adventure Junkies'in videosuna yapılan yorumlardan biri ise şu şekilde: "Ormanın bu alanı nasıl ele geçirdiğini ve ağaçların tarihte unutulan her şeyi sessizce gözlemlemesini seviyorum. Paylaştığın için teşekkürler."
İnsanlar, adayı ilk kez 1869'da inşa edilen bir deniz feneri sayesinde kullanmaya başladılar. 1880'lerin ortalarında, Riverside Hastanesi Blackwell's Adası'ndan (şimdi Roosevelt Adası olarak biliniyor) North Brother Adası'na taşındı. Hastane, çiçek hastalığının yayılmasını önlemek amacıyla hastaları tedavi etmek ve izole etmek için kullanılan özel bir merkez haline geldi.
Sonunda, adada tifo ve tüberküloz hastalarına da tedavi ve karantina hizmeti verilmeye başlandı. Adanın en tanınmış sakinlerinden biri, 1938'deki ölümüne kadar burada yirmi yıldan fazla bir süre kalan ve "Tifo Mary" olarak bilinen Mary Mallon'dı. 1930'lar boyunca adanın karantina merkezi olarak kullanımı azalmaya başladı.
Mary Mallon tifo mikrobu taşıyıcısı olarak bilinen ilk kişiydi. Göçmen gemileriyle Amerika'ya ulaşan Mary Mallon, aşçı olarak çalışırken taşıdığı tifo hastalığını birçok kişiye bulaştırmış, ancak kendisi hastalığın etkilerini hissetmemiştir (subklinik enfeksiyon). Hayatı boyunca 53 kişiye tifo bulaştırdığı ve bu kişilerin üçünün ölümüne neden olduğu tahmin edilmektedir.
İlk olarak 1907 yılında üç yıl süreyle karantinaya alınan Mallon, daha sonra 1925'te ölene kadar bu adada yer alan hastanede tutulmuştur.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ada, konut sıkıntısı nedeniyle savaş gazileri ve aileleri için bir barınak haline geldi. Konut sorunu çözüldükten sonra, ada tekrar 1950'lere kadar terkedilmiş bir durumda kaldı ve daha sonra genç uyuşturucu bağımlıları için bir tedavi merkezi olarak kullanılmaya başlandı.