Bugün sofraların vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan domates, tarihin belirli dönemlerinde ölümcül bir tehdit olarak görülüyordu. Özellikle Avrupa’da 16. ve 17. yüzyıllarda insanlar domates yedikten sonra zehirlendiklerini düşünüyor, bu yüzden uzun yıllar boyunca domatese temkinli yaklaşıyorlardı. Oysa asıl sorun domatesin kendisinde değil, servis edildiği kaplardaydı.

Domates Neden Zehirli Sanıldı?

Avrupa'ya Amerika kıtasından gelen domates, başlarda büyük bir şüpheyle karşılandı. Bunun temel sebebi, dönemin üst sınıf ailelerinin yemek takımlarında tercih ettiği kapların yapısıydı. Zenginler, domatesi çoğunlukla kurşun içeren kalaylı veya kurşun alaşımlı metal tabaklarda servis ediyordu. Domatesin doğal asidik yapısı, bu metalleri çözüp yemeklere karıştırıyordu.

Kurşunla kontamine olan yiyecekleri tüketen insanlar, kurşun zehirlenmesine bağlı olarak çeşitli sağlık sorunları yaşıyor, kimi zaman bu durum ölüme kadar varabiliyordu. Ancak bu dönemde kimse bunun nedeninin kaplar değil, domatesin kendisi olduğunu düşünüyordu.

Aslında Domates Değil, Kaplar Zehirliyordu

Özellikle 17. yüzyıl İngiltere’sinde ve Avrupa'nın diğer bölgelerinde kurşun zehirlenmesi vakalarının artmasıyla birlikte, domatesin "ölümcül bir meyve" olduğuna dair yaygın bir inanış doğdu. Bu algı, domatesin uzun süre "zehirli bitkiler" arasında anılmasına neden oldu. Hatta bu yüzden domates Avrupa’da yüzyıllar boyunca sadece süs bitkisi olarak yetiştirildi ve yenilmesi pek tercih edilmedi.

Domatesin güvenli bir şekilde tüketilmesi ise daha sonraları, seramik ve cam gibi asit reaksiyonu yapmayan malzemelerden yapılan tabakların yaygınlaşmasıyla mümkün oldu.

Yanlış Anlaşılmanın Sonu

Sanayi Devrimi'nin ardından gıda saklama ve servis kaplarında büyük değişiklikler yaşandı. Cam ve porselen kullanımının artmasıyla birlikte, domatesin aslında zararsız ve son derece besleyici bir sebze olduğu anlaşıldı. Böylece domates, kısa sürede Avrupa mutfağında da hak ettiği yere kavuştu.

Bugün domates, C vitamini, potasyum ve antioksidanlar bakımından zengin bir besin kaynağı olarak kabul ediliyor ve dünya genelinde milyonlarca insanın günlük beslenmesinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda.