Avrupa’nın kalbinde yer alan Macaristan’da yaşanan çevresel değişim, bilim dünyasını endişelendiriyor. Ülkenin güneyinde bulunan ve Homokhátság olarak bilinen bölge, son bilimsel çalışmalara göre artık “yarı kurak” sınıfında değerlendiriliyor. Bu tanım, bugüne kadar daha çok Afrika, ABD’nin güneybatısı ya da Avustralya’nın iç kesimleri için kullanılıyordu.

TARIM ARAZİLERİ DÖNÜŞÜM GEÇİRİYOR

Euronews'in haberine göre Macaristan’ın Büyük Ova bölgesinde, bir zamanlar verimli tarım alanlarıyla bilinen Homokhátság’ta manzara hızla değişiyor. Eskiden ekinlerin yeşerdiği, hayvanların otladığı topraklarda bugün derin çatlaklar ve Sahra Çölü’nü andıran kum tepeleri görülüyor. Bölgedeki kuraklaşma her geçen yıl daha da belirgin hale geliyor.

Bölgede yaşayan çiftçilerden Oszkár Nagyapáti, arazisindeki kumlu çukurun dibine inerek elleriyle toprağı kazıyor. Amacı, giderek derinlere çekilen yeraltı suyuna ulaşabilmek. Ancak Nagyapáti’ye göre bu artık her yıl daha da zorlaşıyor. “Durum çok daha kötü ve her yıl daha da kötüleşiyor. Bunca su nereye gitti? İnanılır gibi değil,” diyor.

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR UYARIYOR

2017 yılında European Countryside dergisinde yayımlanan bir araştırma, bölgedeki kuraklaşmanın nedenlerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırmaya göre iklim değişikliği, yanlış arazi kullanımı ve yetersiz çevre yönetimi bu süreci hızlandırıyor. Uzmanlar, Avrupa’nın ortasında böyle bir tablonun ortaya çıkmasının son derece sıra dışı olduğuna dikkat çekiyor.

Bir zamanlar Tuna ve Tisa nehirlerinin taşkınlarıyla beslenen tarım arazileri, iklim kaynaklı kuraklıklar ve su tutma sistemlerinin ortadan kaldırılması nedeniyle hem tarım hem de yaban hayatı açısından neredeyse kullanılamaz hale geldi.

“SU BEKÇİLERİ” ÇÖLLEŞMEYE KARŞI HAREKETE GEÇTİ

Bölgenin tamamen çölleşmesini önlemek isteyen Nagyapáti ve bir grup çiftçi ile gönüllü, çözüm arayışına girdi. Bu süreçte dikkatlerini Macaristan’ın önemli kaynaklarından biri olan termal sulara çevirdiler. “Suyu nasıl geri getirebiliriz diye düşündüm. Bir noktada ‘artık yeter’ dedik ve suyu yeniden arazide tutacak bir proje başlattık,” diyor Nagyapáti.

Gönüllüler, yerel yönetimler ve bir termal kaplıca ile iş birliği yaparak normalde boşa akıtılan termal suyun tarlalara yönlendirilmesini sağladı. Derinlerden çıkarılan su, soğutulup arıtıldıktan sonra kontrollü şekilde araziye veriliyor.

YAPAY TAŞKINLARLA DOĞA YENİDEN CANLANABİLİR Mİ?

Proje kapsamında 2,5 hektarlık bir alanda kontrollü bir su baskını oluşturulması planlanıyor. Amaç, geçmişte nehirlerin doğal taşkınlarıyla oluşan ekosistemi yeniden taklit etmek.

“Su çekildiğinde burada 2,5 hektarlık bir su yüzeyi oluşacak. Bu kurak bölgede bu manzara oldukça çarpıcı olacak,” diyor Nagyapáti. 2024 yılında Eötvös Loránd Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ise bölgedeki aşırı kuru hava tabakalarının yağışları engellediğini ortaya koydu. Yağmur bulutlarının yağış bırakmadan geçip gitmesi, toprağın daha da kurumasına neden oluyor.

YAPAY SULAMA MİKROİKLİM YARATABİLİR

Uzmanlara göre bu tür yapay sulama çalışmaları yalnızca yeraltı suyunu artırmakla kalmayabilir. Aynı zamanda nem oranını yükselterek, sıcaklığı düşürerek ve bitki örtüsünü canlandırarak bölgede küçük ölçekli bir mikroiklim oluşmasını sağlayabilir.

Meteorolog Tamás Tóth, suyun tutulmasının iklim değişikliği çağında hayati önem taşıdığını vurguluyor:
“Atmosfer ısınmaya devam ediyor. Yağış rejimi giderek daha düzensiz hale geliyor. Bu nedenle suyu tutmak, gelecek nesiller için kilit bir öneme sahip.”

“BU KÜÇÜK GÖLET BİZE BÜYÜK UMUT VERDİ”

Yaz aylarının ardından gönüllüler bir kanalı kapatarak termal suyu araziye yönlendirdi. Kısa süre içinde alan neredeyse tamamen suyla doldu.

“Belki küçük görünüyor ama bu çölün ortasında bize büyük bir mutluluk veriyor,” diyen Nagyapáti, yaklaşık dört kilometrelik bir alanda hem bitki örtüsünün hem de yeraltı suyunun olumlu yönde etkilenmesini beklediklerini söylüyor.

Macaristan hükümeti de artan kuraklık tehdidi nedeniyle bir “kuraklıkla mücadele görev gücü” kurdu. Kuraklık, ülke ekonomisini de doğrudan etkiliyor.