İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un anayasanın üçüncü maddesine yönelik açıklamasına ilişkin, "Sarayın atanmış ve zavallı memuru olduğunu kanıtladı" değerlendirmesini yaptı.  Dervişoğlu, "Terörist başı Abdullah Öcalan’a ev hapsi istemenin dahi rahatça ifade edilebilmesinin önünü açan bu elin sahiplerine milliyetçi denilebilir mi?" düşüncesini dile getirdi. 


Fotoğraf: Zekeriya ALBAYRAK

Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı: 

-Sizin devletin zannettiğinizle bizimkisi aynı değildir. Sizin devletiniz saraydaki zatın iki dudağından çıkan emirlerdir. 

'ÇÖZÜM SÜRECİ' AÇIKLAMASI 

-2011'de çözüm adı altında başlayan ihanet süreci 2015'te rafa kaldırdık sözüyle uyutuldu. 2017'de İYİ Parti kuruldu. 2018'de bundan rahatsız olanlar Cumhur İttifakı'nı oluşturdu. Ardından HÜDAPAR ile genişleyen Cumhur İttifakı şimdi DEM'le el sıkışıyor, ona el uzatıyor. 

-Bunun adı kapsayıcılık değil. Toplumun farklı kesimlerini kendi siyasi emellerine alet etme çabasıdır. Rafa kaldırılan ihanet sürecinin yeniden yürürlüğe konulmasıdır. Milletçe biz bu filmi önceden seyrettik. Senaryo, yönetmen, yapımcı hemen hemen hepsi aynı. Sadece oyunculara yenileri eklenmiş devam filmi. 

"BU FİLMİ BİR DAHA ÇEKEMEYECEKSİNİZ"

-Her adımınızı biliyor ve yakından takip ediyorum. Ben Müsavat Dervişoğlu'yum. Gücümü bu büyük milletten alıyorum. Kullandığım bu yetkiyi de Türkiye Cumhuriyeti devleti yurttaşlığından alıyorum. Bununla da şeref duyuyorum. Bu filmi bir daha çekemeyeceksiniz. Bu millete de bir daha seyrettiremeyeceksiniz. 

"ZAMANI GELDİKÇE MİLLETİMİZLE PAYLAŞACAĞIZ"

Gölge oyunları oynayarak ve sonra pardon diyerek gerçek niyetlerinizi gizleyemezsiniz. Hepinizi tanıyorum ve takip ediyorum. Sadece İmralı tutanaklarına bakarak kimlere hangi misyonunun yüklendiğini, hangi ihanet oyununun figüranı olduklarını, bugün sahneye konulmak istenen hain senaryonun kimler tarafından yazıldığını çok iyi biliyorum. Bütün bunları zamanı geldikçe aziz milletimizle paylaşacağız. 

Ülkenin çocukları açken, gençler işsizken, onlara uzanmayan ellerin 10 milyon kaçağa, sığınmacıya uzandığını söyleyen Dervişoğlu,  “Bugün görüyoruz ki, gedikli teröristlerin emeklilik ve salıverilme planına uzanmaktadır” dedi.

"TERÖR ÖRGÜTÜNÜ TASFİYE EDECEK OLAN DEVLETTİR"

Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Daha acınası olanı,  Meclis kürsüsünden bebek katili bölücü başına seslenenler var. Şunu açıkça ifade edelim, terör örgütünü tasfiye edecek olan, devlettir. Terörün sona erdiğini ilan edecek olan da devlettir.  Terörist başından çözüm bekleyen bir anlayış, devlet ciddiyetinden uzaktır ve ancak gaflet ve dalaletle açıklanabilir. Geçmişte terör örgütüyle masaya oturanlar, bugün çıkıp terörle mücadelede kararlı olduklarını söylüyorlar. Ancak milletimiz bu geçmişi unutmadı. Terörle mücadele, kararlılık ve ciddiyet ister. Bizim savunduğumuz çözüm, halkımızın iradesine dayalı, terörle pazarlık yapılmadan sürdürülecek bir mücadeledir."

Bu noktada “Konuşan Türkiye” mesajını bir kez daha vurgulamak istediğini dile getiren Dervişoğlu, şöyle devam etti:

"Konuşan Türkiye’den kastımız, milletimizin her bireyinin özgürce düşüncelerini ifade edebileceği, demokratik yollarla sorunların çözüleceği bir ülkedir. Ama bu diyalog asla terörle ya da teröristlerle yapılmaz. Bizim konuşmamız gereken, milletimizin kendisidir. Sorunlarımızı, devletin ve milletin birlikte hareket ettiği bir zeminde çözmeliyiz. Devletin gücünü ve milletin iradesini hiçbir terör örgütüyle müzakereye açmayacağız. Konuşan Türkiye, halkıyla diyalog kuran, terörle tavizsiz mücadele eden bir Türkiye’dir.”

Bir gün ülkeyi yöneteceklerini söyleyen Dervişoğlu, şöyle konuştu:

“Milletime söz veriyorum, teröristle mücadelede, asla terörist başına ve terör örgütüne değil, sadece terörle mücadele kahramanlarına sesleneceğim ve Türkiye düşmanlarının kim olurlarsa olsunlar kökünü kazıyın talimatını vereceğim.

-Yıllarca Kürt sorunu diyerek, Kürtleri bir sorun nesnesi haline getirenlerin ne bugün ne de yarın Kürt vatandaşlarımıza getirebileceği bir çözüm yoktur. Yıllarca Alevi vatandaşlarımızı, apartman köşelerinde gizli saklı ibadetlere muhtaç edenlerin elektrik, su faturalarını ödeyerek Alevi vatandaşlarımıza verebilecekleri bir çözüm yoktur.

-Bugün sorunumuz, kendi eşit paydaşı olduğumuz bu Cumhuriyet’ten vatandaşlık haklarımızı alabilmek ve insanca yaşayabilmek sorunudur. Bugün sorun, 'Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı' olarak Türk Milletinin varlık sorunudur. Bugün Türkiye’nin yaşadığı iç ve dış meseleler, tıpkı geçtiğimiz yüzyılın başında olduğu gibi Türk milletinin bütün unsurlarının kader ve amaç birliği yapmasını zorunlu kılmaktadır.

-Latin Amerika olmamak için Suriye olmamak için, Lübnan olmamak için, Irak olmamak için, kısaca Cumhuriyet olmak için bir kader anındayız. Milleti kendi içinde kutuplaştırmak milletin içerisindeki unsurları da kendi içerisinde kutuplaştırmak... İşte bu tam bir Saray siyasetidir, tam bir müstemleke zihniyetidir.

"ÖCALAN'A EV HAPSİ İSTEMENİN ÖNÜNÜ AÇAN BU ELİN SAHİPLERİNE MİLLİYETÇİ DENEBİLİR Mİ?"

-Terörist başı Abdullah Öcalan’a ev hapsi istemenin dahi rahatça ifade edilebilmesinin önünü açan bu elin sahiplerine milliyetçi denilebilir mi? Milliyetçi olduğunu iddia eden bir partinin, Türkiye partisi olmadığını söylediği ve üstelik bugüne kadar Gazi Meclis'in çatısı altında, faaliyet yürütmesine izin verilen bir partiyle, ’Denize düştüm, yılana sarılıyorum’ dercesine, el sıkışmasından, Türk milliyetçilerinin ve vatanseverlerinin, memnuniyet duyduğu söylenebilir mi? Biz, sizin uzattığınız elde, mukaddes Türk milliyetçiliğinin hiçbir izini asla ve kata görmüyoruz