Londra’da bir kadının kahve posasını yola döktüğü için ceza almasının ardından gündeme gelen bu konu, bilim insanlarının dikkat çektiği görünmeyen bir kirliliğe ışık tutuyor. Kahvenin ve özellikle sütlü kahve artığının su yollarına ulaşması, balıklar ve diğer su canlıları için ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.
BİR TÜRK İNGİLTERE'DE CEZA YEDİ
Daily Mail2in haberine göre; Batı Londra’da bir kadının kahve posasını yola dökmesi nedeniyle 150 sterlin (yaklaşık 8 bin 400 lira) ceza alması, kahve dökmenin çevresel etkilerini yeniden gündeme taşıdı.
Kew bölgesinde yaşayan Burcu Yeşilyurt, kamuya açık bir rögar kapağına kahve döktüğü için Çevre Koruma Yasası’nın 33. maddesi kapsamında cezalandırıldı. Her ne kadar Richmond Belediyesi daha sonra cezayı iptal etse de, uzmanlar bu davranışın sanıldığından daha zararlı olabileceğini vurguluyor.
CİDDİ ÇEVRESEL SORUNLARA YOL AÇIYOR
Evdeki lavabolardan farklı olarak, sokaklardaki birçok yüzey suyu gideri, atıkları doğrudan nehir ve akarsulara iletir; herhangi bir arıtma sürecinden geçmeden. Bu nedenle küçük miktarlarda dökülen kahveler bile, binlerce kişi tarafından tekrarlandığında ciddi çevresel sorunlara yol açabilir.
MZR Drainage yöneticisi Michael Burrows, “Zararsız gibi görünse de binlerce insan bunu düzenli yaptığında çevresel etkisi hızla büyüyor” diyor. Özellikle sütlü ve şekerli kahveler, siyah kahveye kıyasla çok daha zararlı. Süt, doğal bir ürün olsa da suya karıştığında yüksek Biyolojik Oksijen İhtiyacı (BOD) nedeniyle ciddi kirlilik yaratabiliyor.
SUYUN İÇİNDEKİ OKSİJEN TÜKENİYOR
Portsmouth Üniversitesi’nden su kimyası uzmanı Prof. Gary Fones, “Sütün BOD seviyesi, arıtılmamış evsel atıklardan bile çok daha yüksek. Hatta 400 kat daha kirletici olabilir” diye açıklıyor. Suda yaşayan bakteriler süt ve şekerle beslendikçe, suyun içindeki oksijeni hızla tüketiyor. Bu da balıkların ve diğer canlıların oksijensiz kalarak boğulmasına neden olabiliyor.

Geçtiğimiz günlerde İskoçya’da da yetkililer, çevresel riskler nedeniyle ev halkını sütü lavaboya dökmemeleri konusunda uyarmıştı. Yine de Prof. Fones, bu tür ciddi etkilerin ortaya çıkması için tanker devrilmesi gibi kitlesel süt boşalmalarının gerektiğini, bireysel dökümlerin “Thames Nehri’nde bir damla” gibi kaldığını belirtiyor.
TIKANMAYA DA NEDEN OLUYOR
Ancak tek çevresel tehdit bu değil. Kahve, süt ve şeker kalıntıları, boruların içinde birikerek zamanla tıkanmalara neden olabiliyor. Özellikle kafeler ve ofisler gibi dış rögarlara sıkça atık dökülen yerlerde bu durum çok sık yaşanıyor.
Burrows, bu kalıntıların “diğer atıkları yapıştıran bir tutkal” gibi davrandığını söylüyor. Bu da kötü kokulara, yavaş akan suya ve hatta tam tıkanmalara yol açabiliyor. Sütteki yağlar da boruların içinde yapışkan bir tabaka oluşturabiliyor.

Bu birikimler zamanla “yağ blokları” (fatberg) adı verilen devasa kütlelere dönüşüyor. Yağ, plastik ve diğer atıklardan oluşan bu yapılar, şehirlerin altındaki kanalizasyon sistemlerinde beton gibi katılaşıyor.
İKİ UÇAK BÜYÜKLÜĞÜNDE YAĞ BİRİKİNTİSİ...
2017’de Londra’nın Whitechapel bölgesinde bulunan bir yağ bloğu, 250 metre uzunluğunda ve 110 ton ağırlığındaydı VE bu, iki Airbus A318 uçağı kadar.
Her ne kadar kahvenizdeki süt bu türden bir dev blok oluşturmasa da, her gün binlerce insanın dış rögarlara kahve dökmesi, bu yapıların oluşumuna zemin hazırlıyor. Prof. Fones, asıl tehdidin kahve değil, yollar ve evlerden gelen mikroplastikler, metaller ve toksik kimyasallar olduğunu da hatırlatıyor.