Pamuk ve keten gibi bitki bazlı tekstil lifleri doğal hâllerinde kıvrımlı bir yapıya sahiptir. Kumaş üretiminde bu lifler düzleştirilip gerilir; moleküler düzeyde ise hidrojen bağları ile bu yapı sabitlenir.

Ancak ısı, nem ve mekanik hareket (örneğin çamaşır makinesindeki çalkalama), liflerin bu gergin yapıyı bırakıp eski, kıvrımlı formlarına dönmesine yol açar.

İşte bu "lif hafızası", kıyafetlerin neden kırıştığını ya da yıkama sonrası neden çektiğini açıklar.

Sıcak su liflerin iç enerjisini artırır ve bu, hidrojen bağlarının zayıflamasına neden olur. Su molekülleri, selüloz bazlı liflerin içine nüfuz ederek onları şişirir ve esnek hâle getirir. 

Çamaşır makinesinin döndürme hareketiyle birleşince lifler gevşer ve eski haline dönmeye başlar. Bu da giysinin çekmesine yol açar.

Daha gevşek dokunmuş kumaşlar daha fazla küçülmeye meyilliyken, sıkı dokunmuş olanlar bu etkiye daha dirençlidir.

Rayon gibi bazı kumaşlarda soğuk suyla yıkansa bile çekme gözlenebilir. Bu nedenle, hassas kumaşları düşük sıcaklıkta ve en yavaş döngüde yıkamak önemlidir. “Delicate” veya “narin” ayarı bu noktada kurtarıcı olabilir.

Yün gibi protein bazlı hayvansal liflerde, yüzeyde yer alan minik pulcuklar (cuticle) birbirine kenetlenerek "keçeleşme"ye neden olur. Bu da yünün çekmesinin başlıca sebebidir. 

Öte yandan polyester ve naylon gibi sentetik lifler, iç yapılarındaki kristal bölgeler sayesinde formunu koruma eğilimindedir. Bu nedenle daha az çekme eğilimindedirler.

ÇEKMİŞ GİYSİLER KURTARILABİLİR Mİ?

Evet! Bilimsel bir ipucu burada devreye giriyor: Ilık suya bir miktar saç kremi veya bebek şampuanı ekleyerek giysinizi bu karışımda bekletin. Sonrasında nazikçe esneterek eski formuna döndürmeye çalışın ve düz bir yüzeye sererek kurutun.

Bu yöntemin işe yaramasının nedeni, saç kremlerinde bulunan katyonik yüzey aktif maddelerin lifleri geçici olarak esnekleştirmesidir. Tam eski haline gelmese bile, giysi en azından tekrar giyilebilir hale gelir.