Hepimiz, doymak bilmeyen bir iştaha sahip olan ve hızlı metabolizmaları sayesinde çok yemek yemelerine rağmen kilo almayan kişileri tanırız. Bunun ardında ise hormonlar, yenilen yiyeceklerin türü ve bağırsak sağlığı gibi faktörler etkili olabilir. Ancak, kilo almanın nedenlerine dair pek çok farklı teori bulunmakta. Bu teoriler arasında kafa karıştırıcı bir rekabet söz konusu olsa da, metabolizma üzerine dünya çapında saygın bir otorite olan Profesör Keith Frayn'e göre, bu fikirlerin çoğu dikkati dağıtmak ve gereksiz yere karmaşıklaştırmaktan başka bir şey değil.
İnsanların metabolizmasını inceledikten sonra Profesör Keith Frayn, diyet konusundaki yaklaşımların aşırı karmaşık hale geldiğini düşünüyor.
Frayn, karbonhidratları tamamen ortadan kaldırmak ya da yüksek yağlı yiyeceklerden kaçınmak yerine, daha geleneksel bir yöntem olan alınan kaloriler ile harcanan kaloriler arasındaki dengeye odaklanmamız gerektiğini belirtiyor. Profesör Frayn, "Enerji dengesi modeline karşı geliştirilen argümanlar, bizi doğru adımlardan uzaklaştırıyor" diyerek, basit ve etkili bir yaklaşımın önemini vurguluyor.
Alınan enerji harcanmazsa fazlası depolanır
Vücudun temel enerji tasarrufu modeli, aldığımız enerjinin harcadığımızdan fazla olması durumunda fazlasının depolanacağına işaret eder. Aksi durumda ise yediğimizden fazla enerji harcadığımızda, vücudun enerji rezervleri tükenir ve bu da kilo kaybına yol açar. Ancak zamanla bu teori geçerliliğini kaybetti. Profesör Frayn, "Eğer durum gerçekten bu kadar basit olsaydı, şu anda bulunduğumuz noktada olmazdık," diyerek bu basit modelin obeziteyi açıklamada yetersiz olduğunu belirtiyor. Alınan ve harcanan kalorilerin ötesinde obezitenin başka nedenleri olabileceği düşüncesi, pek çok bilim insanını ve sosyal medya etkileyicilerini alternatif teoriler ve diyetler arayışına yönlendirdi.
Karbonhidratların kilo kaybındaki rolü üzerine yapılan tartışmalar, özellikle beyaz ekmek ve pirinç tüketiminin azaltılmasının önerilmesiyle yoğunlaşmıştır. Bunun temel nedeni, bu gıdaların hızla şekere dönüşüp ardından yağ olarak depolanmasıdır. Bu "karbonhidrat-insülin modeli" son yıllarda geniş çapta benimsenmiş olsa da, Profesör Frayn farklı bir görüş öne sürüyor.
Frayn, "Kan şekerindeki ani yükselmelerin sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olduğuna inanmıyorum. Bu yükselmeler sadece daha çabuk acıkmamıza neden olur, ancak bunu destekleyecek pek fazla kanıt yok" diyor. Ayrıca, rafine edilmemiş meyve ve sebzelerin tüketilmesinin, daha uzun süre tok kalmamıza yardımcı olduğunu belirtiyor. Frayn'a göre, karbonhidratlar kilo alımını doğrudan artırmak yerine, daha fazla kalori alımına yol açar ve bu da genel enerji dengesini etkiler.
İşlenmiş gıdalar yeterince doyurucu değil
Aşırı işlenmiş gıdaların sağlık üzerindeki olumsuz etkileri uzun süredir biliniyor. NHS doktoru ve sağlık haberleri yayıncısı Dr. Chris van Tulleken, bu tür gıdaların obeziteyi tetiklediğine inananlardan biri. Diğer uzmanlar ise, bu gıdaların içerdiği akıllıca tasarlanmış kimyasal kombinasyonlarla, tokluk merkezlerimizi kandırarak bizi daha fazla yemeye teşvik edebileceğini öne sürüyor. Ancak Profesör Frayn, "Bu gıdaların yüksek kalorili, düşük lifli olmaları ve bu nedenle yeterince doyurucu olmamaları dışında başka bir açıklamamız yok" diyor. "Sorun, bu gıdaların son derece lezzetli olmaları ve daha fazla yemek istememize neden olmaları" şeklinde ekliyor. Bu nedenle, aşırı işlenmiş gıdalar daha fazla kalori tüketmemize yol açıyor.
Makrobesinlerin tüketimi, insan vücudunun enerji dengesi açısından birçok avantaj sağlar, özellikle protein tüketimi bu dengeyi sağlamak için büyük bir öneme sahiptir. Profesör Frayn, protein tüketiminin vücut için sürekli yenilenen bir ihtiyaç olduğunu belirtiyor: "Protein yediğimizde, vücut bu proteini kaslarımızda biriktirmek dışında başka bir şekilde depolayamaz. Geriye kalan fazlalıklar ise oksitlenir." Frayn, bunun oksidasyon hiyerarşisi olarak tanımlandığını ve fazla protein alımının, karbonhidrat ve yağlardan önce oksitlenmesine yol açtığını ifade ediyor. Bu durum, proteinlerin vücudun enerji kullanımı açısından nasıl bir öncelik sırasına sahip olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, protein tüketimi termik bir etki yaratır, yani yemek yediğinizde, vücut bu yemeği işleyip sindirirken metabolizmanız kısa bir süreliğine hızlanır. Proteinler, karbonhidratlar ve yağlara göre biraz daha fazla enerji harcatır, bu da ekstra kalori yakmanıza yardımcı olur.