"Nesiller arası travma" terimi son yıllarda sıkça duyulmaya başlandı ve aile ilişkilerindeki derin etkiler üzerine önemli bir kavram haline geldi. Ancak endişelenmeyin, bu durum ömür boyu sürecek bir hapis cezası değil. Amerikalı psikolog Mark Travers, Forbes için kaleme aldığı bir makalede, nesiller arası travma döngüsünü kırmak ve aile içindeki ilişkileri iyileştirmeye başlamak için 3 önemli yolu vurguladı.
Travers, bu süreci daha bilinçli bir çaba ile aşmanın mümkün olduğunu belirtiyor ve aile bağlarının güçlendirilmesinin, travmanın etkilerini azaltmak için önemli bir adım olduğunu ifade ediyor.
Artık işinize yaramayan şeyleri bırakın
Araştırmalar, "zihinselleştirme teorisi"nin, bireylerin kendi ve başkalarının düşünce, duygu ve niyetlerini anlama ve yorumlama becerisini ifade ettiğini ortaya koyuyor.
Bu beceri, zararlı aile döngülerini kırmanın anahtarıdır çünkü yüksek düzeyde kişisel farkındalık gerektirir. Travmanın genellikle görünmeyen engeller yarattığının farkında olmamak ise yaygın bir durumdur. Araştırmalar, travmanın ebeveynlerin çocuklarının duygusal hallerini veya davranışlarını anlamalarını zorlaştırdığını ve bunun da çocuklarda güvensizlik duygularına ve başkalarına güvenememe haline yol açtığını göstermektedir. Bu durum, ailedeki olumsuz döngünün devam etmesine neden olabilir.
Travma yaşayan aileler genellikle geçmişten gelen çözülmemiş duygular veya inançlar taşır; örneğin, "İhmal edildim, bu yüzden her şeyi kendi başıma yapmak zorundayım" gibi düşünceler. Bu tür kalıplar çocuklukta başa çıkma mekanizmaları olarak gelişmiş olabilir, ancak yaşla birlikte bu kalıpların sağlıklı ilişkiler kurmaya engel teşkil ettiği görülür. Bu kalıpları tanımak ve onların artık hizmet etmediğini kabul etmek, döngüyü kırma sürecinin başlangıcıdır.
Geçmişle ilişkili suçluluk, utanç veya öfkeyi bırakarak, kendinizin ve ailenizin düşünce ve duyguları hakkında daha derin bir anlayış geliştirebilirsiniz.
"Radikal kabulü" uygulayın
Araştırmalar, "radikal kabul"ün, insanların zorlayıcı duygularla başa çıkmalarına yardımcı olduğunu gösteriyor. Radikal kabullenme, duyguları değiştirmeye ya da gerçekliği inkar etmeye çalışmadan, acı veren durumları olduğu gibi kabul etmeyi içerir.
Yapılan bir araştırmaya göre, katılımcılar iki hafta boyunca bu yaklaşımı uyguladıklarında, duygusal kabulde ve olayları daha sağlıklı bir şekilde yeniden şekillendirmede belirgin bir ilerleme kaydetmişlerdir. Radikal kabul, acıyı veya üzüntüyü kabul etmek anlamına gelmez; aksine, bu yaklaşım, duygusal direnci bırakarak, travmadan uzaklaşmak için önemli bir adımdır. Bu yöntem, geçmişteki travmanın bugün üzerinizdeki etkilerini anlamanızı sağlar ve enerjinizi, ilişkileri geliştirmek veya sınırlar koymak gibi değiştirilebilecek şeylere odaklamanızı kolaylaştırır.
Sağlıksız iletişim veya ihmal gibi ailedeki olumsuz döngüler, geçmişin çözülmemiş acılarından kaynaklanır ve radikal kabul, bu acıyı kabul edip geçmişin duygusal yükünden kurtulmanıza yardımcı olabilir.
Sınır koyma sanatında ustalaşın
Psikoterapist Salvador Minuchin, sağlıklı aile ilişkilerinin temelinin sınırlar olduğunu vurgulamaktadır. Minuchin, sağlıklı ailelerde sınırların net bir şekilde belirlenmesi gerektiğini, ancak bu sınırların ne çok katı ne de çok gevşek olmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Optimal bir aile dinamiğinde, her birey birbirinin bireyselliğine saygı gösterirken, aile üyeleri arasındaki bağlar korunur. Ebeveynler, sorumluluklarını yerine getirirken, çocuklar da desteklendiklerini hissederek yeterli bağımsızlığa sahip olurlar. Bu tür sağlıklı sınırlar, aile üyelerinin birbirlerine saygı gösterdiği, güçlü ve dengeli ilişkilerin gelişmesine olanak tanır. Radikal kabul ise, bu tür ilişkilerin güçlenmesi için önemli bir adımdır; geçmişin olumsuz kalıplarını kabullenmek, aile içindeki iletişimdeki sağlıksız döngüleri kırarak, daha sağlıklı sınırlar koymayı mümkün kılar.