TBMM'de olağanüstü yapılan Can Atalay konulu toplantıda yaşanan kavga nedeniyle TİP Milletvekili Ahmet Şık ve AKP Milletvekili Alpay Özalan'a kınama cezası verildi. 6 kez verilen aranın ardından tekrar başlayan Genel Kurul'u Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş yönetti.

"BU SALONDA KADINA ŞİDDET GÖRMEMİŞTİM, ÇOK UTANDIM"

Genel Kurul'da söz alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları kaydetti:

- “Birazdan bugünkü gündemle ilgili sayın grup başkanvekillerimiz gerekli söz haklarını partimiz adına kullanacaklar. Oradaki tüm itirazlarımız, tüm eleştirilerimizi saklı tutmak kaydıyla, ben bu Meclis’te tam dokuz yıl grup başkanvekilliği yaptım. Çok tartışmalar oldu. Ancak tansiyon bazen öyle bir yere geliyor ki oraya bir irade koymak gerekiyor. Yoksa işte bugünkü gibi bir durum ortaya çıkıyor. Ben bu salonda çok şey gördüm ama kan görmemiştim. Çok utandım. Kadına şiddet görmemiştim, çok utandım.

- Sizin gelip arkadaki toplantıya başkanlık etmeniz ve toplantının riyasetini devralmanızı, ortaya koymuş olduğunuz tavrın son derece önemli olduğunu değerlendiriyorum. Ama bundan sonra da parlamentoda hem kötü söz ve hakaret olmaması, hem bundan sonra da asla ve asla şiddetin olmamasıyla ilgili alacağınız her türlü inisiyatife CHP olarak destek vereceğiz. Bu konuda farklı düşünen hiçbir genel başkanın olmadığından da eminim. Ama bu konuya hep birlikte en sert tepkiyi göstermek gerekiyor.

“TÜM PARTİLER KENDİLERİNE YÖNELİK ÖZELEŞTİRİLERİNE TÂBİ OLMALI”

- Kötü sözü kimin söylediği, hakareti kimin yaptığında partiler kör olmalı, o milletvekiline, partisine... Şiddete kim başvuruyorsa o milletvekilinin partisine bakmadan aynı ceza verilmeli. Ben bu noktada bugün alınan kararı son derece değerli buluyorum. Ama bu noktaya gelene kadar ki nasıl geldik, kimler neler yaptı? Tüm partilerin kendilerine yönelik özeleştirilerine tâbi olması gerektiğini düşünüyorum. Şahsıma verdiğiniz söz için teşekkür ederim. Bir kez daha tüm siyasi partilere teşekkür ederim. Filistin halkının sonuna kadar arkasındayız. Bu konuda üçüncü Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in Yaser Arafat ile kurduğu ilişkiler, partimizle ile Filistin arasındaki ilişkilerin temelidir. Aynen koruyoruz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ortaya koyduğu tavır hepimizin sahiplendiği tavırdır. Aynen destekliyoruz. Dünkü birliktelik için tüm Meclis’e teşekkür ediyorum.”

ABBAS YORUMU: TARİHİ BİR KARAR

Özel, rahatsızlığı dolayısıyla Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın katıldığı oturumda bulunamadığı için üzüntüsünü de belirtti ve şunları söyledi:

“Bunu diplomatik kanallardan Sayın Abbas’a ilettik ve tahmin ediyorum yarın bir telefon görüşmesi kendisiyle gerçekleştireceğiz. Dün Sayın Mahmud Abbas buradayken, hem genel başkanların, eşbaşkanların, İYİ Parti’nin Sayın Genel Başkanının burada bulunması, grup başkanvekillerinin olması, tüm Meclis’in çok önemli bir katılım göstermesi kıymetliydi. Hem de Sayın Cumhurbaşkanının, sayın bakanların, Sayın Mustafa Destici’nin, Temel Karamollaoğlu’nun, Ahmet Davutoğlu’nun bulunması, sizin yönetiyor olmanız. Sayın Devlet Bahçeli’nin burada olması son derece kıymetliydi. Bu hazirunun önünde Sayın Abbas’ın bedeli ne olursa olsun her şeyi göze alarak Gazze’ye gideceğini açıklamış olmasını son derece tarihi bir ifade olarak değerlendirdiğimizi ifade etmek isterim. Tüm genel başkanlar, grupların ve zatıâlinizin ifade ettiği bu ortak iradeye CHP aynen iştirak ediyor. Dün geçirdiğim küçük talihsiz kaza nedeniyle burada bulunamadım. Bugün de o kazanın devamında maalesef burada 3-3,5 saatlik programda maalesef beklenenin dışında gecikme olunca Sayın Müsavat Dervişoğlu’nu dinleyemedim. Bir röntgen çektirmek için hastanedeydim. Ben sağlığımla ilgili siz başta tüm siyasi partilerin genel başkanları, grup başkanları, milletvekilleri nezaket gösterdiler. Ayrı ayrı her birisine teşekkür ediyorum.”

"ŞU AN YAŞADIĞIMIZ BİR DEMOKRASİ KRİZİDİR"

CHP Grubu adına Grup Başkavekili Gökhan Günaydın konuştu. Günaydın konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

* "Bugün hiç uygun olmayan şiddet görüntüleri ile karşı karşıya kaldık. Eğer bu durumu bir yada birkaç milletvekilinin tavrına bağlarsak çok büyük eksiklik yapmış oluruz. İki şeye bağlamamız lazım. Birincisi; 22 yıldır süren AKP iktidarının ülkeyi getirdiği anti demokratik düzen ve onun yansımaları, iki; bu Meclis'in 15 ay önce seçilmiş bir milletvekilinin hala Meclis'e gelemiyor olması. 600 milletvekilinden birisi seçildiği halde 15 aydır bu Meclis'te değil. Geçmişte Anayasa Mahkemesi'ni bu kararlarından dolayı alkışlayanlar şimdi 'Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır' diyor. Şu an yaşadığımız bir demokrasi krizidir. 

"ERDOĞAN'IN MEMURUNU GEREKİRSE ERDOĞAN'I YARGILAMAK ÜZERE ATADINIZ"

* Bir; AYM sizin deyiminizle 'milli ve yerli olma sıfatını kaybetmiş' bir yüksek yargı organı mıdır? Terör örgütlerinin savunucusu noktasına düşmüş müdür? AYM'ye tanınan bireysel başvuru hakkı sonrası verilen hak ihlali kararlarının doğuracağı sonuçlar nedir? İki; AYM'nin Meclis kararlarını denetleme yetkisi var mıdır yok mudur? Üç; erkler ayrılığı ilkesi yasamaya, yürütme, yargıya nasıl yansıyor ve Gazi Meclis bunun altında kaldı mı kalmadı mı? Darbeci anayasa diye her gün itham ettiğiniz bu anayasayı 2010'da ve 2017'de iki kere siz değiştirdiniz. Soruyorum; bu anayasa hala demokratik olmayan hükümler içeriyorsa bunca anayasa değişikliği yapmış bir iktidar olarak herhangi bir utanç duyuyor musunuz? 

* Anayasa Mahkemesi 15 üyeden oluşuyor. Bunların 12'sini cumhurbaşkanı, 3'ünü de Meclis seçiyor. An itibarıyla görev yapan 15 AYM üyesini kim seçmiş? Recep Tayyip Erdoğan seçip atamış. İki tanesini Abdullah Gül seçip atamış, 3'ünü de Meclis çoğunluğuyla siz seçmişsiniz. Abdullah Gül'ü kendinizden sayıp saymamanız sizin sorununuz. Siz bu kavganın hangi kararında yer alıyorsunuz buna karar verin. Siz AYM'ye en son yediği yemeğin faturasını saklayan Cumhurbaşkanı İdari İşler Başkanını atadınız. Yani Erdoğan'ın memurunu gerekirse Erdoğan'ı yargılamak üzere atadınız. 

"BU İKİ MİLLETVEKİLİ GELDİ, MİLLETVEKİLLİKLERİNİ YAPMAYA DEVAM ETTİLER"

* Acaba aynı hukuk düzeni içerisinde bu Meclis'te görev yapan başka milletvekili arkadaşlarımızın başına benzer konular geldi mi? Arkadaşlarımızın ikisi burada; Enis Berberoğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu. Engin Alan ise şimdi burada yok. Bu üç arkadaşımızın üçü de hapishane gördüler. Dosyalarında farklılıklar var ama şimdi benzerlikleri söyleyeceğim. AYM mahkumiyet kararı verdi sonra Yargıtay bu mahkumiyet kararını onadı. Mustafa Şentop ilk derece mahkemesi ve Yargıtay kararı onaması sonrasında bunları burada okuttu.Sonra bu iki arkadaşımızın avukatları AYM'ye başvurdular, hak ihlali kararı aldılar. Bu karar ilk derece mahkemesine döndü. İlk derece mahkemesi durdurdu, dosyayı Adalet Bakanlığına gönderdi. Adalet Bakanlığı Meclis'e gönderdi. Ve mahkumiyet kararını okutan Mustafa Şentop bu kez de Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesinin yargılamayı durdurma, tahliye etme kararını Meclis'te ikinci kez okuttu. Ve bu iki milletvekili geldi burada milletvekilliklerini yapmaya devam ettiler. 

* Engin Alan 2010 yılında Balyoz davasından tutuklandı. 2011'de MHP'den İstanbul Milletvekili adayı gösterildi ve seçildi. 2012 yılında 18 yıl ilk derece mahkemesinden ceza aldı. 2013 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu kararı onadı. Bunun üzerine sanık avukatları 2013'te AYM'ye gittiler. Balyoz tutuklularının tamamı için adil yargılama hakkının ihlali gerekçesiyle yeniden yargılanmayı talep ettiler. Bunun üzerine AYM 2014 tarihinde hak ihlali kararı verdi ve ondan bir gün sonra tahliye etti. Yargılamayı durdurdu. Arada 6 gün var. Engin Alan Meclis'e geldi ve yeminini etti. O gün Devlet Bahçeli konuşmasında şunu söylüyor; 'iyi ki Anayasa Mahkemesi vardır, iyi ki vicadanını satmayan hakimler görev başındadır. Başbakan Erdoğan henüz tahliyeleri sindirebilmiş değildir'. Şimdi soruyorum sayın Bahçeli; o Anayasa Mahkemesi ile bu Anayasa Mahkemesi arasında ne fark var? Hangi anayasal düzlem değişti? Sadece isimler değişti bir de sizin iktidara yakınlığınız değişti."

"MECLİS ÜÇ MİLLETVEKİLİ İÇİN DE AYNI PRATİĞİ YAŞAMADI MI?"

Genel görüşmeye geçilmeden önce yapılan ön görüşmelerde önerge sahibi CHP adına Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Başarır konuştu. Başarır şunları kaydetti:

* "Can Atalay ile ilgili milletvekili olduğuna dair üç tane AYM kararı var. Bireysel başvuruyla ilgili birinci imzacısı kim? Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Diğeri kim?  Burada, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Yargıtay kararını okuyan Bekir Bozdağ ve Elitaş. İsimlere baktığım zaman yıldızlar topluluğu gibi. Gerekçede ne diyor, sizin gerekçeniz, benim gerekçem değil. ‘Türkiye’de bireysel başvurunun kabul edilmesi bir yandan bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasını sağlayacak, öte yandan kamu organlarının Anayasa ve kanunlara daha uygun davranmasını sağlayacak.’ Sizin getirdiğiniz gerekçede bu var.

* AYM üç kez bu kararı vermiş ve maalesef ki ‘yok hükmünde’ diyorsunuz. Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaş, diyor ki, ‘Can Atalay ile ilgili kesin hüküm var’ diyor, ‘Hükümlü’ diyor. Ciddi mi bunu söylediğinde? Kendisi de bir avukat. Can Atalay ile ilgili Yargıtay’ın kararı 28 Eylül’de kesinleşti. Peki Can Atalay ne zaman seçildi? 14 Mayıs’ta seçildi. Anayasa 83 bağlamında Can Atalay’ın dokunulmazlığı yok mu? Bu Meclis üç milletvekili için de aynı pratiği yaşamadı mı?

“BU ANAYASAL KRİZİ NASIL ÇÖZECEĞİZ?”

* Maalesef ki önümüzde büyük bir kriz var. Bu Meclis, 27 ve 28’inci dönemde üç tane arkadaşımızın milletvekilliğini düşürdü. İkisi dönebildi, bir tanesi dönemedi. Şimdi bu anayasal krizi nasıl çözeceğiz? Diyorsunuz ki, ‘Ben karar vermedim dedi AYM’. AYM öyle demiyor. ‘Hukuken var olmayan bir işlemle ilgili yani Meclis Başkanı’nın okuduğu Yargıtay’ın kararıyla ilgili ben ne yapacağım, Meclis kör mü, sağır mı’ diyor. ‘Bu kadar net açık bir karar verdim’ diyor.

“SAYIN BAŞKAN, BU AYIBA SON VERİN”

* Burada bir karar vereceksiniz. Ya 600 tane milletvekilinin, bu parlamentonun itibarını koruyacaksınız ya da var ya ceza dairesine ayar verip ‘AYM’yi kapatsın’ diyen küçük ortağınız MHP, bugün yok, MHP yok, oradaki 50 milletvekilinin desteği için Meclis’in itibarını ayaklar altına alacaksınız. Vereceğiniz kararla parlamentonun onurunu, anayasal zeminde duruşunu korumak zorundasınız. Bu hukuk hepimize lazım. Yarın muhalefette olacaksınız. Dünyada, Türkiye’de hiç kimse ömür boyu iktidarda kalmadı. 

* Yarın belki bir milletvekili arkadaşınızın başına bu olay gelecek. Ne yapacacaksınız? Biz Anayasa’ya bakacağız, Anayasa 83’e bakacağız. AYM kararlarına, hukukun üstünlüğüne bakacağız. Ama üzülerek söylüyorum ki AKP Grup Başkanı Anayasa’dan, AYM kararlarından başka her şeyi, her şeyi kullandı. Şimdi, Meclis Başkanımız burada, ilk kararı, o ucube kararı okuyan Meclis Başkan Vekili Bekir Bozdağ yok. Sayın Başkan, gelin bu ayıba son verin; seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay'ın milletvekili haklarını teslim edin.”