Bilim insanlarına göre bu eğilim zamanla değil, harcanan çabanın anlamıyla ilgili. İnsanlar sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da “geri dönme” fikrine direnç gösteriyor. Araştırmalarda bu eğilim “geri dönme aversiyonu” (doubling-back aversion) olarak tanımlanıyor.
Hakemli bilimsel dergi Psychological Science’ta yayımlanan çalışmalarda, hem fiziksel yön bulma görevleri hem de zihinsel üretim süreçleri incelendi. Sanal gerçeklik ortamında yapılan ilk deneyde, kısa yolu seçmek için geri dönmesi gereken katılımcıların sadece yüzde 31’i bu seçeneği tercih etti. Daha uzun ama geri dönmeyi gerektirmeyen yol ise katılımcıların yüzde 57’si tarafından benimsendi.
Zihinsel görevlerde de benzer bir örüntü gözlemlendi. Katılımcılara “G” harfiyle başlayan kelimeler üretme görevi verildi. 10 kelime sonrasında, daha kolay bir alternatif olan “T” harfiyle devam etmeleri önerildi. Aynı teklif, iki farklı şekilde sunuldu: “devam etmek” ya da “sıfırdan başlamak.” Teklif “devam” olarak tanımlandığında yüzde 75 oranında kabul edilirken, “sıfırdan başlamak” şeklinde tanımlandığında bu oran yüzde 25’e düştü.

ZAMANSAL DEĞİL ANLAMSAL
Araştırmacılar bu farkın nedeninin zamansal değil, anlamsal olduğunu vurguluyor. İnsanlar bir göreve ya da yola başladıktan sonra, harcadıkları çabanın “boşa gitmesini” istemiyor. Geri dönmek, psikolojik olarak “kaybetmek” ya da “geriye düşmek” gibi algılanıyor. Bu da objektif olarak daha mantıklı olan seçimi görmelerine engel oluyor.
Cho, bu eğilimin yalnızca basit görevlerde değil; kariyer, ilişkiler ve yaşam kararlarında da etkili olabileceğini söylüyor. İnsanların geçmişe yatırım yaptıkları için yanlışta ısrar etmeleri, aslında daha büyük kayıplara yol açabiliyor. Araştırmacılar, bu davranış kalıbının fark edilmesinin bile daha sağlıklı kararlar almak için önemli bir adım olduğunu vurguluyor.