British Journal of Psychology'de yakın zamanda yayımlanan bir araştırma, sıkça yanlış anlaşılan veya çevremizdekileri rahatsız eden bir tutumun aslında ortalamanın üzerinde bir zekanın göstergesi olabileceğini ortaya koydu. 

Bu bulgu, zeka ile kişilik arasındaki ilişkiye dair yeni bir bakış açısı getiriyor ve toplumdaki bireylerin davranışlarını farklı bir perspektiften değerlendirmemize olanak tanıyor.

Bu araştırmanın yazarları psikologlar Satoshi Kanazawa ve Norman Li, 18 ila 28 yaşları arasındaki 15.000 Amerikalı katılımcı ile bir çalışma gerçekleştirdi. Araştırma, yüksek IQ'ya sahip kişilerin sosyalleşme süreçlerinde genellikle belirli davranışlar sergilediklerini ortaya koyuyor.

Sakin ve huzurlu bir yaşam tercih ediyorlar

Orta yoğunluklu yerleşim alanlarında yaşamayı tercih edenlerin aksine, daha yüksek IQ'ya sahip katılımcılar genellikle daha sakin ve huzurlu bir yaşam tarzını tercih ediyor. Bu bireyler, yalnızlık ve huzuru arayarak sosyal etkinliklerden uzak durma eğiliminde olabilirler. Sosyal davetleri reddetme veya yalnız başına yapılan etkinliklerden zevk alma davranışları, bazen bu kişilerin zekasının ortalamanın üzerinde olduğunun bir göstergesi olabilir. Bu tutum, genellikle sosyal ilişkileri zorlayabilir.

Aslında bu davranış, bazen olumsuz bir şekilde algılansa da, zaman ve enerji yönetimiyle ilgili derin bir anlayışın sonucudur. Araştırmacılar, yüksek IQ'ya sahip bireylerin genellikle yalnızlığı tercih etmelerinin, başkalarından kaçmakla değil, daha çok konsantrasyon gerektiren kişisel projeler üzerinde çalışmak için uygun bir alan bulma isteğinden kaynaklandığını öne sürdüler. 

Bu tutum aynı zamanda antipatik bir izlenim de yaratabilir. Kanazawa ve Li, bu yalnızlık eğilimini açıklamak için farklı bir bakış açısı sunuyor. Onlara göre, bu tutumu benimseyen bireyler, bir topluluğa ait olma ihtiyacını daha az hissederler.

Yalnızlığın bir zeka göstergesi olabileceği eski değil

Ve haklı olarak, yüksek IQ'ya sahip bireyler, hayatta kalmaları ve refahları için daha özerk olduklarını ve gruba daha az bağımlı hissettiklerini düşünüyorlar. Ancak, sürü içgüdüsünün insan türünün hayatta kalmasında önemli bir rol oynadığını unutmamak gerekir. Yalnızlığın bir zeka göstergesi olabileceği fikri, yeni bir düşünce değil. Victor Hugo, "Yalnızlığın büyük beyinler için iyi, küçük beyinler için kötü olduğunu" çoktan yazmıştı.

Yalnız kalma tercihi, bir zayıflık değil, daha karmaşık düşünme ve insan ilişkilerini farklı bir şekilde yönetme becerisinin göstergesi olabilir. Ancak, bunun sosyal veya güçlü bağlantılara sahip kişilerin zekadan yoksun olduğu anlamına gelmediğini unutmamak gerekir. 

Kişilerarası zeka, başkalarıyla uyumlu bir şekilde etkileşim kurmanızı sağlar ve bu, değerli bir nitelik olarak kabul edilebilir. Bu tür bir zeka, hem kişinin kendi duygularını hem de başkalarının duygularını anlaması ve yönetmesi üzerine odaklanır. 

Kesin olan bir şey var ki, kişilerarası zeka kişisel ve mesleki başarıda önemli bir rol oynar. Ancak, başkalarının sosyal tercihlerinin damgalanmaması veya aşırı vurgulanmaması gerektiğini de unutmamalıyız. 

Eğer yalnızlıktan hoşlanıyorsanız, bu karakter özelliğinin ortalamanın üzerinde bir IQ'yu yansıtabileceğini bilmelisiniz. Ancak bu, bir üstünlük olarak değil, yalnızca farklı bir yolun keşfi olarak görülmelidir.