Araştırmada bilim insanları, 55 gönüllü üzerinde üç ayrı yemek testi gerçekleştirdi. Katılımcıların yaklaşık yarısı, tip 2 diyabetin ön habercisi olarak görülen prediyabet belirtileri taşıyordu. Her katılımcıya üç farklı gün, enerji bakımından yoğun bir besin olan pilavdan oluşan yemekler verildi.
Yemekten 10 dakika önce ise katılımcılara ya bir lif takviyesi, ya haşlanmış yumurta akından alınan protein, ya da süt ürünlerinden gelen yağ verildi. Tüm katılımcılar, sürekli glikoz ölçen cihazlarla izlendi.
Analizler sonucunda, lifi ya da yumurta akı proteini tüketen katılımcıların yemek sonrası kan şekeri artışlarının anlamlı şekilde azaldığı gözlemlendi. Bu da, öğünün sıralamasının metabolik yanıt üzerinde doğrudan etkili olduğunu gösterdi.
Uzmanlara göre, ani kan şekeri yükselmeleri açlık krizlerini tetikliyor ve kişiyi daha fazla kalorili atıştırmalıklara yönlendiriyor. Bu da zaman içinde kilo alımını hızlandırıyor. Ancak bu etki, yeme sırasını değiştirerek engellenebilir.
İngiltere Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS) göre karbonhidratlar günlük beslenmenin üçte birini oluşturmalı. Ancak tam tahıllı ürünler ve lif oranı yüksek gıdalar, kan şekerini dengede tutarak tokluk süresini uzatabiliyor.
Uzun süreli yüksek kan şekeri seviyeleri kalp krizi, felç, böbrek ve göz hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, ilaç kullanımı ve düzenli kontroller büyük önem taşıyor.