İsrail Türkiye dahil başka birkaç ülkede yaşayan Filistinlilere yönelik suikast düzenleyeceğini açıklamış, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) buna sert karşılık vermişti. İsrail istihbarat kuruluşuyla bağlantılı 34 kişinin yakalanmasının ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a ilk bu soruldu. Soruyu Fidan şöyle cevaplandırdı:

Çağımızda istihbarat giderek daha da önem kazanıyor. Çok üzerinde durmamız, odaklanmamız, teknolojiyi yakından takip etmemiz, metot geliştirmemiz gereken bir alan. Çünkü kimse kimseye bunun metodunu, teknolojisini vermiyor. Oturup kendimizin birçok şeyi yeniden bulup operatif metotları hayata geçirmemiz gerekiyor. Terörle mücadele ihtisas alanı. Dış politika, dış operasyonlarda dost unsurlarla beraber çalışma konusu başka bir operasyon alanı. Kontrespiyonaj başka bir uzmanlık alanı. Sizin işiniz ise faaliyet gösteren casus bulma meselesi.

DÜŞMANIN YERİNE KOYUYORUZ

Bunların hepsi de yeniden kendini üreten bir yapı içinde evrilmesi gerekiyor. MİT’te çok ciddi ve ileri reformlar yapıldı. Bunun sonuçlarını belli ülkelerde görüyoruz. Suriye, Irak’ta bilinen yerler, dost unsurlarla yürütülen ve bize askeri maliyeti çok az olan çok önemli operasyonlar var. Tabi bunların hepsi basına yansımıyor, basına yansıyan kısmı belli yeteneklerin nasıl geliştiğini de gösteriyor. Şimdi teknoloji ayağına, insan ayağına ciddi yatırım yapmak, yeni metotların geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye bu alanda çok ilerleme kaydetti. Şu anda İbrahim Kalın (MİT Başkanı) iyi çalışıyor, sistem devam ediyor. Terör şebekelerinin vurulduğunu ve casus servislerin yakalandığını görüyoruz. Burada odaklanma ve bir hedefin olması önemli. Türkiye’nin tehditlerini iyi anlamak önemli. Kendinizi sürekli düşmanın yerine koyup ona göre hareket etmeniz gerekiyor.

Hakan Fidan, Sözcü Medya Grubu Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün de bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ERBİL’İ DE HEDEF ALIYOR

12 şehit vermemizden sonra Bağdat ve Erbil yönetimlerinin tutumlarıyla ilgili soruya Fidan şu karşılığı verdi: Terörle mücadelede Erbil’le tam bir iş birliğimiz var. PKK konusunda hassasiyetlerimizi  paylaşıyorlar. Onlarla iş birliği konusunda her geçen gün daha da iyi bir noktaya gidiyoruz PKK aynı zamanda Erbil yönetimini de hedef alır bir durumda. PKK’nın Süleymaniye’de Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile geliştirdiği bir ittifak var. KYB ve PKK ittifakı, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) bloğuna olduğu gibi karşı. Süleymaniye ve PKK, bunlar Erbil yönetimine karşılar. Burada büyük sıkıntı var. Bağdat’taki belediye seçimleri, bölgede çeşitli sonuçlar çıkarttı. Bunlara yakından bakıyoruz. Taraflarla görüşüyoruz. Türkmen cephesi başkanı Hasan Turan’la da görüşme yaptık. Kerkük öznesinde nereye, nasıl gideceğiz meselesi. Seçim sonuçlarına baktığınız zaman orada, tabi ne kadar hile yapıldı yapılmadı bunlar çok tartışılan bir mesele. Aslında beklenmedik şekilde KYB’nin oylarını artırdığı görünüyor. Bizim istediğimiz önceden geliştirilen kuralın devam ettirilmesi, yani taraflar arasından yine münavebeli bir valilik sisteminin devam etmesi önemli. PKK ve KYB ortaklığının bölgede etkinlik kuracağı bir denklemin olmaması için çalışmaya devam ediyoruz.

BÜYÜK TOPLANTI YAPILDI

Bu eylemlerden önce Iraklılarla ortak güvenlik toplantısı yaptık. Geliştirdiğimiz format bugüne kadar olmamış bir formattı. 30 kişiyle toplandık. Diplomat, asker, istihbaratçı, havacı, karacı kim varsa herkes burada. Sonra ayrı bir odada daha az insanla bir araya geldik. 4-5 saat konuştuk. Bıkmadan, usanmadan PKK’nın ne kadar önemli bir tehdit olduğunu anlatıyoruz. Bazen biz kendimizde çok hakikat ve doğru olan bir şeyin karşı tarafta da aynı olduğunu varsayıyoruz. Aslında öyle olmuyor. Herkesin kendi dünyası ve öncelikleri var. Bağdat’taki PKK farkındalığını son 3 yılda 4 yılda ortaya çıkartabildik. Bu çok sistematik temaslarla, argümanlarla, ilişkilerle, iş birlikleriyle, desteklerle, şunlarla, bunlarla çok boyutlu götürülmüş bir konu.

OPERASYON İÇİN 3 SEÇENEK

Bizim temel argümanımız “PKK, Türkiye’ye karşı kurulmuş bir örgüttür. Türkiye’de bir metrekare toprak bile kontrol etmiyor. Ama Irak’ta büyük toprak kontrol eder noktaya gelmişler’ oluyor. Mahmur, Süleymaniye, Zaho, Kandil vesaire PKK varlığı var. Yani alan kontrol ediyor, köyleri kontrol ediyor. ‘Bu bizim için tehdit değil. Sizin için tehdit, egemenliğiniz için tehdit. Silahlı bir grup var, kontrolsüz burada’. diyorum. Bir de kalkınma yolunu konuşuyoruz. Yani bu türden örgütlerin bulunduğu bir coğrafyaya finansı nasıl getireceğiz? Sırf bunun için bunları ortadan kaldırmak... ‘Egemenlik meselesini nasıl halledeceksiniz burada? Tabii orada farklı denklemler var. Onlara da diyoruz ki ‘İstiyorsanız siz çözün, istiyorsanız beraber çözelim, bırakın biz çözelim yani savaşmaya devam edeceğiz. Zaten siz isteyin istemeyin. Bunda sıkıntımız yok. Bu konuda netiz. Ama irademizi ortaya koyuyoruz. ‘Bizim oradaki varlığımızın tek sebebi PKK ile mücadele. PKK ile mücadeleyi sahiplenirseniz bizim şey yapmamıza gerek kalmaz. Bu kadar fazla telaş göstermemize sebep kalmaz.’ Görüşmeler olumlu geçti.

AURİ SUİKAST VE SONUCU

Lübnan’da, Hamas’ın önemli isimlerinden Salih Auri’ye suikast düzenlenmesinin savaşın bölgede yayılmasında etkili olup olmayacağına ilişkin soruyu Fidan şöyle cevaplandırdı: Ben İsraillilerin, Lübnan’la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğunu düşünüyorum. Ama bu yol çıkmaz sokaktır. Öyle bir şey olursa bu savaş tabii ki bitmez. Tam tersine, meselenin çözülmesi isteniyorsa, barış ve iki devletli çözüme odaklanmak lazım. Tehditleri zor kullanarak ben elimine edeceğim dediğiniz zaman, burada belli şeylerin olacağını öngörmek zor değil açıkçası. İsrail’in de Lübnan’daki bu operasyonu baktığınız zaman şöyle bir şey var. Bir Hizbullah hedefini, Hizbullah yöneticisini vurmuyor ama Lübnan’a ben senin üstünde uçuyorum, takip ediyorum mesajını veriyor. Dediğim gibi havadan operasyon yaptığınız zaman işte bölgenin önemi kalmıyor. Nerede olursanız olun vuruyor. Hizbullah buna nasıl aksiyon gösterecek? Yani tamamıyla savaşa girerek mi reaksiyon gösterecek yoksa misilleme yaparak mı? Bugün gelen raporda 3 askeri hedefe saldırdık diyorlar. Başından beri savaşın ilk gününden beri ortaya koyduğu aslında tavrın bir devamı.

HAMAS’A BAKIŞ DEĞİŞMİYOR

Tarafların Hamas’la ilgili tutumunda, 7 Ekim öncesi ile sonrası arasında değişiklik olmadığını belirten Fidan şöyle devam etti: Bizim gibi bunu, terörist olarak görmeyenler, bir direniş hareketi, parti görenler, o şekilde görmeye devam ediyor. Terörist görenler de aynı pozisyonlarını koruyor. Netanyahu’nun ilk günden pazarladığı bir resim var. Bütün bu süreci 7 Ekim gününde olan bazı olaylarla fotoğraflayıp, onun üzerinden Batıya anlattığı bir kurgu var. ‘Ben, katledildim. Bunu yapanlar barbar’ diye anlatıyor hadiseyi. Dolayısıyla onun için ne olduğunun önemi yok. Bizim duruşumuz bizim çıkışımız ise onun ortaya koyduğu o stratejiyi, Batı’nın satın aldığı o resmi, tamamıyla tersyüz ediyor.

BUNUN ADI BARBARLIK

Biz “Hiçbir gerekçe on binlerce sivilin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi mümkün değil. Bunun adı barbarlık. Hamas’a yönelik tanımlamaları sivil katliamı üzerinden yapıyorsanız, aynı kuralı İsrail için de uygulamanız lazım” diyoruz. Bunlar, cevap veremedikleri konular. Hamas’ı kınayalım diyorlar. Tamam problem yok. Hangi gerekçe ile kınıyorsunuz? Sivil öldürdüğü için. Aynı gerekçeyle İsrail’i de kınayalım. Bunu yapamıyorlar. Bunlar tabi büyük pozisyon kaybı onlar açısından. Güç dengeleri değiştikçe, politik tavırların değişeceğine inanıyorum. Bölgede ABD’nin ve İsrail’in en yakın arkadaşı olduğu var sayılan ülkeler için de geçerli. Şu anda alınan tavırlar, dostluktan ya da düşmanlıktan alınmıyor, çaresizlikten alınıyor. ABD’nin İsrail adına savaşmakta olduğu bir denklemde bölge ülkeleri karşı gücü geliştirmek isteyecektir. Gazze’deki türden katliamların bir daha olmasını istemeyenler silahlanma ve güç arayışına girebilirler. Gazze’de yaşananlar, Batı’nın biriktirdiği krediyi kaybetmesine yol açtı. Ukrayna-Rusya meselesindeki tavırlarının tersine, Gazze konusunda bambaşka bir yerde durmaları, iki yüzlülüğün tavan yaptığı yerdir. Tüm bunların, çok büyük jeostratejik kırılmaya zemin hazırladığını görüyorum. Bu süreçte ilk defa ortaya koyduğumuz pratikler var. İlk defa temas grubu oluşturduk. Sistemli şekilde belli yerlere baskı yapmamız önemli. Hep birlikte olmamız söylem birliği sağladı.

VİZESİZ SEYAHAT OLACAK MI?

Avrupa ülkelerine, Türk vatandaşlarının vizesiz seyahati konusunda gelişme olup olmayacağına ilişkin soruyu Bakan şöyle cevaplandırdı: Üzerinde çalışıyoruz. İlk etapta, vize sınırlamalarını yumuşatılması üzerine eğildik. Nitekim bunun hayata geçmeye başladığını gördük. Yani iş adamları, öğrenciler vs. bu artık normale dönüyor. Ama bizim kapsamlı bir vize liberalizasyonuna gitmemiz için ciddi şeyleri tartışmamız gerekiyor.