Yeryüzü tarihi sadece karada yaşanan olaylarla sınırlı kalmıyor. Yerel bir dalış eğitmeni olan Andreas Cariolou, sünger avı sırasında deniz tabanında gömülü duran bir gemi enkazına rastladı. Bu sadece antik bir gemi değil aynı zamanda 20. yüzyılın en dikkat çekici arkeolojik keşiflerinden biri, Kyrenia Batığı.

Yaklaşık 14 metre uzunluğundaki bu eski Yunan ticaret gemisi, şarap, zeytinyağı ve badem gibi ürünlerle dolu yüzlerce büyük seramik saklama kaplarıyla yüklenmişti. Değerli mücevherler veya altınlar yerine, gündelik ticaret mallarının taşındığı bu yük, antik dönemdeki sıradan insanların yaşamına dair bilgiler sunuyor. 

Arkeologlar geminin son yolculuğunu, amforaların biçimi ve içerikleriyle birlikte dendrokronoloji ve radyokarbon tarihleme gibi modern yöntemlerle MÖ 300’lü yıllara tarihlendirdi. Geminin büyük ticaret ağlarından ziyade daha küçük, yerel tüccarların işlettiği bir kıyı ticaret rotasına ait olduğu düşünülüyor. Hatta bu tüccarların, günümüzde 'gri pazar' olarak adlandırılabilecek, resmi olmayan ticaret yapan kişiler olduğu da tahmin ediliyor. En dikkat çekici noktalardan biri ise bu geminin Büyük İskender’in yaşadığı döneme ait olması.

HER ANLAMDA İLGİ GÖRÜYOR 

Kıbrıslı tarihçi Profesör Tassos Papacostas’a göre Kyrenia Batığı'nı bu kadar özel kılan şey, zenginlere ya da yöneticilere değil gündelik yaşam süren sıradan denizcilere ait bir hikayeyi anlatıyor olması. Mürettebatın yaşamına ait izler yemek kapları, aletler ve hatta oyun taşları bu insanların nasıl yaşadığını, nelerle beslendiğini ve denizde zamanlarını nasıl geçirdiklerini gösteren önemli ipuçları sunuyor.

Gemi sadece kargosu açısından değil yapım tekniği açısından da büyük ilgi görüyor. “Kabuk öncelikli” denen ve dış gövdenin önce tamamlandığı, ardından iç çerçevelerle güçlendirildiği bir yöntemle inşa edilmişti. Bu tarz, antik Yunan gemi yapımının tipik bir örneği olarak kabul ediliyor ve dönemin denizcilik bilgisine dair önemli bilgiler sağlıyor.